headerLogo2b-18pt-myriadpro

Bebekler Öldüğünde Cennete mi Giderler?

Müslümansanız, günah işleme eğiliminde olmadığımız öğretilmiştir size. Tanrı’ya itaat etme ve itaat etmeme seçeneklerine sahip olduğumuza inanıyorsunuz. Her durumda seçim eşit olarak bize aittir. Ancak Tanrı ile tarih boyunca yaşananlar bu düşüncede fikir birliğinde değildir. Çocuk yanlış bir şey yapma fırsatına sahip olur olmaz yapacaktır. Bardak çalkalanır çalkalanmaz su bardakta başka neler olduğunu gösterecektir. Ebeveynler, akrabalar ve eğitimciler olarak çocuklara doğru olanı yapmayı öğretmek için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Ama fark ettiniz mi, yanlış olanı yapmayı öğretmemize gerek yok! O şekilde yaşamayı zaten biliyorlar! Bu öğretilmez. Sanki kahverengi gözleri ve kahverengi saçları gibi, hayatlarının bir parçasıdır. 

06 image4645 child tantrum 45Tanrı’ya itaat etme veya etmeme seçimini tamamıyla küçük çocukların eline bırakırsanız ne olur? (“Sadece” derken, arzulanan davranışları teşvik etmek için ödül sistemini ve istenmeyen, anti sosyal davranışlar için olumsuz sonuçları ortadan kaldırmayı kastediyorum.) Küçük çocuklarımıza böylesi bir seçme özgürlüğü verildiğinde ne yaparlar? Saf, kristal berraklığında suya mı benzerler? Pek sanmam. Küçük çocukların krizleri, saldırgan davranışları ve bencilliklerinin, çevrelerindeki insanları tehlikeye soktuklarını siz de görüyorsunuzdur. İşten eve dönerken şoförlerde aynı tür davranışlar görüyorsunuz, öyle değil mi? 

Tanrı Kutsal Kitap’ta, O’na itaat etmeyi, itaatsizlik etmeye seçtiğimiz kadar kolay bir şekilde seçebileceğimizi söylemiyor. Küçük çocuklar yaşamlarının ilk dönemlerinde günahkar davranışlarını göstermek için çok az fırsat bulsalar da, kısa bir süre içinde dünyalarını oluşturan az sayıda insana günah işlememeyi seçemediklerini gösterirler. Günahın en iyi tanımlarından biri bencillik kavramında bulunur. Bencillik gerçekten de yaşamlarımızda günahın en birincil köklerinden biridir. Bencilliğin insanlığın sorunu olduğu konusunda fikir birliğinde olsanız da, her insanının doğasında olduğu konusunda aynı fikirde olmayabilirsiniz. Ancak maalesef bu böyledir.   

“Önce ben” dünyasında yaşıyoruz ve “önce ben” dünyasının bir kısmı, küçük çocukların “önce ben” diyen seslerinden oluşur. Bencil olmak demek, benmerkezci olmak ve insanın kendine odaklanmış olması demektir. Bebek yaşamının ilk dönemlerinden itibaren yaşamını bencillik ilkeleri üzerinde kurar. “Benim için en iyisi neyse o” ilkesi. Bebeklere bu ilkeyi yaşamlarında nasıl uygulamaları gerektiğinin öğretilmesi gerekmiyor, öyle değil mi? Bizim için de aynı şey söz konusu. Bunu nerede öğrendik? Öğrenmedik. Günahlı doğamızın bir parçası. İki seçenekle karşı karşıya olduğumuzda çoğunlukla bize en çok yardımı dokunacak veya bize en fazla yararlı olacak olanı seçeriz. Bebek için de aynısı söz konusudur. Bunu yaptıklarında da günahkar davranışın gerçekliğini doğrulamış olurlar.

07 image8205 bad thoughts sin adultery 45

Bencillik insanlığın en temel sorunudur ve her insanın doğasının ayrılmaz bir parçasıdır. Daha önce Kral Davut’un zina günahı üzerinde durmuştuk. Bu günahkar edimin kökünde bencillik vardır.

“Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı, sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı. Damdan yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi. Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, “Kadın Eliam'ın kızı Hititli Uriya'nın karısı Bat-Şeva'dır” dedi. Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi.” (2. Samuel 11: 2-4, Eski Antlaşma). Bat-Şeva başka bir adamın, Uriya’nın karısıydı. Uriya Davut’un askerlerinden biriydi ve bu günah gerçekleşirken, savaşta kralı ve ülkesi için yaşamını ortaya koyuyordu! Kutsal Kitap’ta 2. Samuel 11 ve 12. bölümlerde hikayenin tümünü okuyabilirsiniz.

Eski Antlaşma’daki 150 mezmurdan biri, Davut’un bu günahı için tövbe edişini anlatır. Davut günah işlediğini kabul ederek, duayla merhamet ve lütuf için yalvararak ruhunu Tanrı’ya dökmüştür. Günahı konusunda söyledikleri, Kutsal Yazılar’ın öbür kısımlarıyla uyum içindedir: “Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde annem bana hamile kaldı.” (Mezmur 51: 5)

Kral Davut, en son işlediği günahlar üzerinde düşünürken yaşamına daha geniş bir açıdan bakarken buldu kendini. İçinde bulunduğu kirli ırmağı, kaynağına doğru izliyordu. Günah içinde doğduğunu söylemesinin nedeni, bazı insanlar gibi suçuna mazeret olması için değildi. ‘Bana bunu Şeytan yaptırdı’ da demedi. Hayır. Tanrı, Davut’un farkına varıp Tanrı’ya itiraf etmesi gereken tek günahın bu olmadığını gösterdi. Yaşamının kaynağının kirlenmiş olduğu gösterildi kendisine. Her kirli ırmak, kirli bir kaynağa bağlıdır. Davut burada kendisini aklamaya çalışmadı. Aksine, söyledikleri Tanrı’ya itirafını tamamlıyordu. 

08 image5966 face 45Peki Davut'un 'ırmakları' neden bu kadar kirliydi? Neden yasak şeylere doğal olarak yöneliyordu? Anne babası Tanrı’ya bağlı yaşam sürmeyen kişiler olduğu için mi? Davut, ünlü İşay (Yese) ailesindendi. Babası Sanhedrin’in (Yahudiler’in en üst düzeydeki mahkemesi; Yüksek Kurul) başındaki kişiydi ve kendi kuşağının en önemli önderlerinden biriydi. Davut’un annesi Tanrı’ya bağlı bir kadındı. Kutsal Kitap bize adını vermemiştir, ancak Mezmur 116:16’da kendisinden Rab’bin hizmetkarı olarak söz edilir. Davut şöyle demiştir: “Ya RAB, ben gerçekten senin kulunum; kulun, hizmetçinin oğluyum.”
 
Davut’un yetiştirilme biçimine karşın, doğası diğer bütün Adem oğulları gibi sapkındı. İhtiyaç duyduğu tek şey, bu üzücü gerçeği ortaya koyabilecek bir olaydı. Aynı şey benim, sizin ve küçük çocuklar için geçerlidir.

Saf ve günahsız olarak mı doğduk? Hayır. Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın vahiyi, insanın tarih boyunca tam bir masumiyet, saflık ve günahsızlıkla yaşadığı ve bununla birlikte Tanrı’yla yakın ve kişisel bir ilişkiye sahip olduğu zamanın, Adem ile Havva’nın ilk günahından önceki dönem olduğunu söyler. Günah işlemeselerdi, çocuklarına hepimizin yaşamayı özlediği saflık ve masumiyeti aktaracaklardı. Bunun yerine, çocuklarına günaha düşmüş ve günahkar bir doğa aktardılar. Peki ya Adem ile Havva’nın Tanrı’yla aralarındaki yakın ve kişisel ilişki? Bu ilişki artık yok. İncil’den bu soru, bizlere bunun nedenini açıklıyor:

“...doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir?” (2. Korintliler 6:14, İncil)

09 pictures chip the emotions of jesus 05 little children 45Kimse yaşamlarımızda günahın güçlü varlığının üstesinden gelemez. İlk ebeveynlerimizin günahının etkilerinin sıkıntısını çektiğimizi söylemek (ki buna bebekler de dahildir), “suçlu” doğduk demek değildir. Müslüman dostlarım Hristiyanlar’ı bunu öğretmekle suçlar. Sorunuzu, “Bebekler ‘suçlu’ doğdukları için cennete giremezler” diye mi yanıtladım, yoksa, “Kutsal Kitap’ın bizlere Tanrı’nın küçük çocukları öldüklerinde lütfuyla cennete kabul edeceğine dair her tür güvenceyi veriyor” mu dedim? Gerçek şu ki, bebekler Tanrı’nın günahla ve günahın ilahi çözümüyle ilgili konuları anlayamayacak kadar küçüktür. Bununla birlikte, bu nedenle cennete girmeleri engellenmez. Kimse sırf Adem ile Havva’nın günahı nedeniyle cehenneme mahkum edilmez. Yaşamımız boyunca Tanrı’ya cennete girmemize engel olması için gerekenden çok daha fazla günah biriktireceğiz, çünkü Tanrı’nın elinde günahkar edimlerimizin eksiksiz bir listesi olacak. Her bir insan, Adem ile Havva’nın söz dinlememesi nedeniyle değil, kendi itaatsizliği nedeniyle cehennemde olacak.

Eğer bebeklerin ‘suçlu’ olarak doğduklarını ve bu nedenle cehenneme gitmeyi hak ettiklerini söylemek istiyorsanız, bebekler ‘suçlu’ olarak doğmaz. Kutsal Yazılar hiçbir yerde bebeklerin mahkumiyetinden söz etmiyor ve bunu vurgulamak için bebeklerin ‘suçlu’ olduğunu söylemekten özellikle kaçındım. Bebeklerin ve küçük çocukların saf ve masum olduğunu söylemek de istemiyorum. Size öğretilen budur. Buna inanabilirsiniz ama Tanrı’nın Tevrat, Zebur ve İncil’de bizlere açıkladığı bu değildir. Umarım Sorular bölümündeki bu soru ve Bebeklerin ve Çocukların Tanrı’nın Önünde Davranışları Için Sorumlu Tutulabilecekleri Duruma Geldikleri Bir Yaş Var Mıdır? sorusunun yanıtları bu konuyu tekrar düşünmenize yardımcı olur.

Tanrı’nın dünyadaki her bir insanla ilgili değerlendirmesi, yaşlarına bakmaksızın, şöyledir:

Yazılmış olduğu gibi: “Doğru kimse yok, tek kişi bile yok.” (Romalılar 3:10, İncil). Bu, İncil’de yer alan Eski Antlaşma’dan bir alıntıdır.

Kutsal Kitap’ın günah ve kökeni hakkında öğrettiklerini anlayan Müslüman arkadaşlarım bunun adaletsiz olduğunu söylerler. Doğmadan önce günahkar ve daha hiçbir şey yapmadan mahkum olmamız ne kadar adil sayılabilir? İnsan, daha henüz bir şey yapmadan daha nasıl mahkum olabilir? Adil olan bir Tanrı, nasıl olur da insanı başka birinin yaptığı bir şey için sorumlu tutabilir? Yanlış bir şey yapmadan günah işlemiş sayılmazsınız, öyle değil mi?

10 image10620 salvation 20 45 downsized

Bu noktada Tanrı’nın bize bu konuda ferahlatıcı bir çıkış sağladığını söylemekten sevinç duyuyorum. Ümitsizce ihtiyaç duyduğumuz şey kurtuluştur; çağlar boyunca üzerimizdeki karanlık egemenliğini artırmış olan günah bağlarından özgür olabilme yetisidir. Bunu söylemek üzücü olsa da, Sorular bölümünde bu soruyu okuyan kimse, günahın yaşamları üzerindeki hakimiyetinden kendini kurtarma yetisine sahip değildir. İhtiyacımiz, bu zalim angaryacının elinden kurtulmaktır. Burada ve şimdi bizi bu zalim tutsaklıktan kurtarabilecek bir Kurtarıcı var mı? İncil’de bize Tanrı hakkında biraz fikir veren bu ayetlere dayanarak, Tanrı’nın ihtiyaç duyduğunuz Kurtarıcı’yı sağlama ihtimali nedir?