headerLogo2b-18pt-myriadpro

Cennette Günah İşlememiz Mümkün mü?

05 separation2 45“Cennette günah işleyebilecek miyiz?” sorusu iyi bir soru ve bu soruyu sormanıza sevindim. Fakat bizi daha fazla ilgilendirmesi gereken başka bir soru var. Cennete gidecek miyiz? Ben gidecek miyim? Siz gidecek misiniz? İsa’nın geri dönüşü hakkında daha önce okumuştunuz. Dönüşü kesindir. Yapacakları da öyle. Bunlardan birine bakalım. (Bu ayetleri okumadan önce, Kutsal Yazılar’da İsa için kullanılan ünvanlardan birinin ‘İnsanoğlu’ olduğunu bilmelisiniz. Dilerseniz bu konuda sitemizde daha fazla bilgi edinebilirsiniz.) İsa döndükten sonra ne yapacak? “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak. Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.” (Matta 25: 31-33, İncil) 

Bu bölümde, hayvanların aslında hayvan değil, insan olduklarını öğreniyoruz. Fakat aslında dikkatimizi çekmesi gereken şey ayırmak sözcüğüdür. Ayırmak sözcüğü üzücü bir kelime. Anneyi kızından, babayı oğlundan, kocayı karısından ayırmak. Dünyadaki insanları ayırmak son derece üzücü fakat bunun sonsuzluk boyunca sürecek bir ayrılık olacağını düşünmek daha da korkunç. Özellikle de bir grup cennet ve diğer grup cehenneme gidecekse.

Cehennemden söz etmeyi sevmiyoruz, değil mi? Entellektüel çevrelerde cehennem konusu insanlara ilkel ve aptalca geliyor. Mantıklı değil. “Seven bir Tanrı insanları cehenneme göndermez.” Bu düşünceyi bir kenara atıyoruz. Fakat bu, sadece bir düşünceyi bir kenara atmak değil, İsa’nın temel öğretişlerinden birini bir kenara atmak demek. Cehennem doktrini Elçi Pavlus veya İncil’deki diğerleri tarafından geliştirilmiş bir doktrin değil. İsa’nın kendisi öğretiyor bunu.

06 image7556 face people 45Siz bir kenara atmamalısınız. Bir kenara atmak demek, daha pek çok şeyi bir kenara atmak demektir. Özgür seçim ayrıcalığını bir kenara atmak demektir. Seven Tanrı’nın huzurunda sonsuza dek yaşama davetini bir kenara atmak demektir. Bunu biraz açıklayayım. Tanrı’yı sevme ya da sevmeme konusunda özgürüz. Bizi kendisini sevmeye davet ediyor. O’nu sevmemiz için bize nedenler veriyor. İşte nedenlerden biri: Tanrı cennetten bu dünyaya geldi, beden aldı ve günahımızın sonuçlarını amaçlı bir şekilde yüklendi. (Tanrı’nın bunu yapamayacağını söylemeyin. Tanrı büyüktür ve kimsenin aklı O’nun büyüklüğünü almaz!) Tanrı’nın yaptığı, biz yüklenmek zorunda kalmayalım diye cehennemi bizim yerimize yüklenmek oldu. Çarmıhta ilahi sevginin eyleme geçtiğini gördük. Neden? Tanrı neden bütün bunları yaptı? Birincisi, Tanrı’nın sevgisi böyle bir şey. Güneşe artık parlamamasını söylemek Tanrı’ya doğasına uygun bir şekilde davranmamasını söylemekten daha kolay. Kendisi için yaptıklarınızla zerre kadar ilgilenmeyen biri için ölmek? Bizim sevgimize benzemediği kesin, öyle değil mi? Belki de anlamak bu nedenle bizim için bu kadar zor. Tanrı’nın sevgisi bizim sevgimizden o kadar farklı ki dilimiz tutuluyor. Gerçekten de, Tanrı’nın sevgisinin büyüklüğünü kimse anlayamaz.

İkincisi, Tanrı bizleri kendisininkine benzer yaşam değiştiren sevgisiyle doldurmak ister. Ama önce bu sevgiyi almaya açık olmamız gerekir. Bu ayette bunun hayata geçirilmesini görebilirsiniz: “Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih'te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrı'yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 4: 32 ve 5: 2, İncil) 

Fakat sonunda seçim size ve bana kalmış. Bizden bu seçim özgürlüğünü alması, bizi kendisini sevmeye zorlaması sevgiye sığmaz.