Bu dedikoduyu ben de duydum. Hem de çok kez. Bazı Müslümanlar Elçi Pavlus’un bazı iddialarının İsa’nın kendi hakkında bile dile getirmediği iddialar olduğunu söylüyorlar. Ayrıca, konuştuğum Müslümanlar Elçi Pavlus’un İsa’yla hiç karşılaşmadığını ve İsa’nın öğrencisi ve elçisi olmadığını söylüyorlar. Bu nedenle, Pavlus’un İncil’in herhangi bir bölümünü yazmaya yetkisi yoktu, diyorlar. Bu doğru değil. Pavlus, İsa’nın mezarda dirilişinden sonra İsa’yla Şam yolunda karşılaştı. İsa onunla konuştu ve kendisini görevlendirdi. Aşağıda bakacağımız bölümde Pavlus’a ‘Saul’ deniyor. Saul elçinin sünnet ismiydi, bu isim kendisine Kral Saul anısına verilmiş olabilir.
“Saul ise Rab'bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm soluyordu. Başkâhine gitti, Şam'daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa'nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim'e getirmek niyetindeydi. Yol alıp Şam'a yaklaştığı sırada, birdenbire gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı. Yere yıkılan Saul, bir sesin kendisine, "Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?" dediğini işitti. Saul, "Ey Efendim, sen kimsin?" dedi. "Ben senin zulmettiğin İsa'yım" diye yanıt geldi. "Haydi kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek."
Saul'la birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutuldu, oldukları yerde kalakaldılar. Sesi duydularsa da, kimseyi göremediler. Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam'a götürdüler. Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi. Şam'da Hananya adında bir İsa öğrencisi vardı. Bir görümde Rab ona, "Hananya!" diye seslendi. "Buradayım, ya Rab" dedi Hananya. Rab ona, "Kalk" dedi, "Doğru Sokak denilen sokağa git ve Yahuda'nın evinde Saul adında Tarsuslu birini sor. Şu anda orada dua ediyor. Görümünde yanına Hananya adlı birinin geldiğini ve gözlerini açmak için ellerini kendisinin üzerine koyduğunu görmüştür."
Hananya şöyle karşılık verdi: "Ya Rab, birçoklarının bu adam hakkında neler anlattıklarını duydum. Yeruşalim'de senin kutsallarına nice kötülük yapmış! Burada da senin adını anan herkesi tutuklamak için başkâhinlerden yetki almıştır." Rab ona, "Git!" dedi. "Bu adam, benim adımı öteki uluslara, krallara ve İsrailoğulları'na duyurmak üzere seçilmiş bir aracımdır. Benim adım uğruna ne kadar sıkıntı çekmesi gerekeceğini ona göstereceğim." Bunun üzerine Hananya gitti, eve girdi ve ellerini Saul'un üzerine koydu.
"Saul kardeş" dedi, "Sen buraya gelirken yolda sana görünen Rab, yani İsa, gözlerin açılsın ve Kutsal Ruh'la dolasın diye beni yolladı." O anda Saul'un gözlerinden balık pulunu andıran şeyler düştü. Saul yeniden görmeye başladı. Kalkıp vaftiz oldu. Sonra yemek yiyip kuvvet buldu. Saul, Şam'da ve Yeruşalim'de Saul birkaç gün Şam'daki öğrencilerin yanında kaldı. Havralarda İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğunu hemen duyurmaya başladı. Onu duyanların hepsi şaşkına döndü. "Yeruşalim'de bu adı ananları kırıp geçiren adam bu değil mi? Buraya da, öylelerini tutuklayıp başkâhinlere götürmek amacıyla gelmedi mi?" diyorlardı. Saul ise günden güne güçleniyordu. İsa'nın Mesih olduğuna dair kanıtlar göstererek Şam'da yaşayan Yahudiler'i şaşkına çeviriyordu.
Aradan günler geçti. Yahudiler Saul'u öldürmek için bir düzen kurdular. Ne var ki, kurdukları düzenle ilgili haber Saul'a ulaştı. Yahudiler onu öldürmek için gece gündüz kentin kapılarını gözlüyorlardı. Ama Saul'un öğrencileri geceleyin kendisini aldılar, kentin surlarından sarkıttıkları bir küfe içinde aşağı indirdiler. Saul Yeruşalim'e varınca oradaki öğrencilere katılmaya çalıştı. Ama hepsi ondan korkuyor, İsa'nın öğrencisi olduğuna inanamıyorlardı. O zaman Barnaba onu alıp elçilere götürdü. Onlara, Saul'un Şam yolunda Rab'bi nasıl gördüğünü, Rab'bin de onunla konuştuğunu, Şam'da ise onun İsa adını nasıl korkusuzca duyurduğunu anlattı. Böylelikle Saul, Yeruşalim'de girip çıktıkları her yerde öğrencilerle birlikte bulunarak Rab'bin adını korkusuzca duyurmaya başladı. Dili Grekçe olan Yahudiler'le konuşup tartışıyordu. Ama onlar onu öldürmeyi tasarlıyorlardı. Kardeşler bunu öğrenince onu Sezariye'ye götürüp oradan Tarsus'a yolladılar.” (Elçilerin İşleri 9:1-30, İncil)
Pavlus sadece İsa’yla karşılaşmakla kalmadı, O’nunla dramatik, yaşam değiştiren bir karşılaşma yaşadı!!!
Nitekim, Elçi Pavlus İsa’yla karşılaştı ve kaleminden akan sözler ilahi bir şekilde esinlenmişti. İsa’nın öğrencisi olan Elçi Petrus, Pavlus’un yazdıklarının Kutsal Yazı olduğunu söyleyerek gerçekliğine tanıklık etmiştir: “Sevgili kardeşimiz Pavlus'un da kendisine verilen bilgelikle size yazdığı gibi, Rabbimiz'in sabrını kurtuluş fırsatı sayın. Pavlus bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder. Mektuplarında güç anlaşılan bazı yerler var ki, bilgisiz ve kararsız kişiler, öbür Kutsal Yazılar'ı olduğu gibi bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar.” (2. Petrus 3:15-16, İncil)
Bu bölümden ne öğreniyoruz? Elçi Pavlus’un yazıları Kutsal Yazı sayılıyor. ‘Öbür Kutsal Yazılar’la eş görülüyorlar. Bu nedenle, İsa’nın sözleriyle çelişiyor olamazlar. Buna karşın, birçok Müslüman arkadaşım İsa’nın hiçbir zaman Tanrı olduğunu iddia etmediğini söylüyorlar. İsa’nın Tanrı olduğunu söyleyen kişinin Pavlus olduğunu söylüyorlar. Ben de onlara, Petrus’un Pavlus’un yazdıklarının Tanrı’dan olduğunu söylediğini hatırlatıyorum. Kutsal Yazılar bir insanın önerileri ya da iddiaları aracılığıyla insandan gelmemiştir.
“Kutsal Yazılar'ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır.” (2. Timoteos 3:16, İncil)
“Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar'daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı'nın sözlerini ilettiler.” (2. Petrus 1: 20-21, İncil)
Yazarları Etkileyen Tanrı’dır
Aşağıdaki ayetleri okurken Pavlus’un isteğiyle yazılmış olmadıklarını unutmayalım. Bu ayetler insandan kaynaklanmaz. İlahidir. Bununla birlikte, bazı Müslüman arkadaşlarım Pavlus’un Hıristiyanlık’ı ele geçirip İsa’yı olmadığı bir şey yaptığını söylüyor. Bu iddia kesinlikle yanlıştır. Pavlus, Hıristiyanlık’ın kontrolünü ele geçirip karanlığa götürmemiştir. Yukarıdaki ayetler, bildiriyi taşıyanın insan yazarlar olmadığını, aksine Kutsal Yazılar’ın yazılması sırasında bildirinin Kutsal Ruh tarafından yazıldığını söylüyor. Yazarları etkileyen Tanrı’dır. Yazarlar bildiri konusunda pasif, yazma konusunda ise etkindi. Kutsal Ruh etkin aracıydı.
Elçi Pavlus İsa’nın beden almış Tanrı olduğunu ifade ediyor: “Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor.” (Koloseliler 2: 9, İncil). “Kuşkusuz Tanrı yolunun sırrı büyüktür. O, bedende göründü.” (1. Timoteos 3:16, İncil)
Şimdi, bu İsa’nın insanlara kendisinin kim olduğuyla ilgili verdiği izlenimden farklı mı? İsa’nın ilahi olmakla ilgili iddiasının olup olmadığına siz karar verin. Tanrı olduğunu iddia ediyor mu?
“Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi." Yahudiler, "Sen daha elli yaşında bile değilsin. İbrahim'i de mi gördün?" dediler. İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım" dedi. O zaman İsa'yı taşlamak için yerden taş aldılar, ama O gizlenip tapınaktan çıktı.” (Yuhanna 8: 56-59, İncil)
‘Ben varım’ ifadesi şimdiki zamanda yazılmış ama geçmişteki bir zamandan söz ediyor. Tanrı’ya uyarlandığında, zamana bağlı olmayan sürekli varoluşu ifade ediyor. Bunu Zebur’da görüyoruz: “Dağlar var olmadan, daha evreni ve dünyayı yaratmadan öncesizlikten sonsuzluğa dek Tanrı sensin.” (Mezmur 90: 2, Eski Antlaşma)
Biz zamanı geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman olarak ayırıyoruz ama söz konusu Tanrı olduğunda, Tanrı varlığını bu şekilde ölçmüyor. Örneğin, Tanrı’nın geçmişi yoktur. Bu nedenle, ‘BEN BEN OLANIM’ ismini almıştır ve kendisini Musa’ya bu isimle açıklamıştır.
“Musa şöyle karşılık verdi: ‘İsrailliler'e gidip, 'Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi' dersem, 'Adı nedir?' diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?’ Tanrı, ‘Ben Ben'im’ dedi, ‘İsrailliler'e de ki, 'Beni size Ben Ben'im diyen gönderdi.'” (Mısır’dan Çıkış.3:13-14, Eski Antlaşma)
Önceden Var Olmasıyla İlgili Bir Soru
İsa’nın Yahudiler’e verdiği yanıtla, Tanrı’nın Eski Antlaşma’da kendi adıyla ilgili söyledikleri arasındaki benzer ifadeyi görebiliyor musunuz? İsa’nın bu ifadeyi kullandığı yanıt, önceden var olmasıyla ilgili bir soru üzerine verilmişti. Yahudiler’in itirazı İsa’nın henüz elli yaşında bile olmaması, ve bu nedenle İbrahim’i görmüş olamayacağıyla ilgiliydi. İsa, buna İbrahim’den önce var olduğunu söyleyerek yanıt verdi. İnsan doğasında henüz elli yaşında değildi ve insan olarak İbrahim’den önce var olmuş olamazdı. Bununla birlikte, İsa’nın açıklaması insan doğasıyla ilgili değildir. Kalabalığa, kendisi insanken, aynı zamanda, İbrahim daha doğmadan önce var olan bir doğası olduğunu anlatıyor. Eğer kendilerine açıklanmadıysa, insanlar İsa’nın ‘geçmişiyle’ ilgili olarak bunları nasıl bilebilir? Bir anlamda, vahiy, Tanrı’nın insana, başka türlü insanın bilemeyeceği bir şeyi açıklamasını içerir. Ancak Tanrı bize nasıl biri ve kim olduğunu ve nerede olduğunu söyleyebilir. İsa’nın bu açıklaması, Yuhanna Müjdesi’nin birinci bölümünde İsa’yla ilgili söylenenlere karşılık geliyor. Tanrı’nın bu ayetlerde İsa’nın sadece bir peygamber olduğunu açıklayıp açıklamadığına bakın:
“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini gördük.” (Yuhanna 1:1-4, 14 İncil)
Neden İsa’yı Taşlamak İstediler?
İsa Tanrı olduğunu iddia etti mi? Evet, etti ama Müslüman dostlarım için bunu kabul etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Varsayımları ve önyargıları, İncil İsa hakkında ne iddia ederse etsin, İsa’nın söylediklerini kabul etmelerine engel olacaktır. Çoğunun Hıristiyanlık’a karşı önyargıları işte bu kadar güçlüdür! Her durumda, İncil Yahudiler’in İsa’nın Tanrı olduğunu iddia ettiğini anladıklarını açıkça söylüyor. İsa’nın iddiası Tanrı’ya küfür sayılırdı. Yani, Tanrı’nın niteliklerinin ve haklarının kendisine ait olduğunu iddia etmekti. Bu nedenle, Yahudiler, hemen oracıkta, mahkemeye bile çıkarmadan İsa’yı taşlama girişiminde bulundular. Neden İsa’yı taşlamak istediler? Musa’nın yasasına göre Tanrı’ya küfür cezası buydu. Burada sizin anlamanızın önemli olduğu konu Yahudiler’in İsa’nın kendi hakkındaki iddiasını anlamış olduklarıdır. İsa’yı taşlama girişimleri İsa’nın sözlerinin kendisinin ilahi olduğunu ifade ettiğinin kanıtıdır.
“Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi."
Yahudiler, "Sen daha elli yaşında bile değilsin. İbrahim'i de mi gördün?" dediler. İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım" dedi. O zaman İsa'yı taşlamak için yerden taş aldılar, ama O gizlenip tapınaktan çıktı.” (Yuhanna 8: 56-59, İncil)
Seni Taşlayacağız
İsa, kendisinin ve Tanrı’nın bir olduğunu söyledi mi? Bunu aşağıdaki ayetlerde okuyacaksınız. Fakat İsa, sadece plan ve bilgelik konusunda mı Baba’yla birdi? Sadece ne yapmak gerektiği konusunda aynı fikirde miydiler? Yoksa İsa her şeye gücü yetmek konusunda da mı Tanrı’yla eşit olduğunu iddia ediyordu? Yine, oradaki Yahudi yetkililer İsa’nın ne demek istediğini biliyorlardı. Yine, İsa’yı Tanrı’ya küfür suçundan dolayı taşlama girişiminde bulunuyorlar.
“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba'nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez.
Ben ve Baba biriz."
Yahudi yetkililer O'nu taşlamak için yerden yine taş aldılar.
İsa onlara, "Size Baba'dan kaynaklanan birçok iyi işler gösterdim" dedi. "Bu işlerden hangisi için beni taşlıyorsunuz?"
Şöyle yanıt verdiler: "Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun."” (Yuhanna 10: 27-33, İncil)
Bunu olduğu gibi kabul edebilir misiniz? Metin dini liderlerin İsa’nın Tanrı olduğunu iddia ettiğini açıkça söylüyor.
İki Kat Güvenlik Koruması
İncil’de yer alan sonraki ayetlere bakmadan önce bu bölümde bir ayete daha bakmak istiyorum. İsa dedi ki, “Onları bana veren Babam her şeyden üstündür.” Bu ne demek? Tanrı’nın İsa’dan üstün olduğu anlamına mı geliyor? Hayır, İsa bunu söylemiyor, “Onları bana veren Babam benden üstündür.” İsa’yı izleyenlerin- burada metinde koyunlar olarak betimliyor - yaşamlarında iki kat güvenlik korumasına sahip olduklarını söylüyor. Onları bütün düşmanlarından kurtarıp koruyacak Rab İsa’nın ellerindeler. Baba’nın elinden de kimse alamaz. Birinin elinden alınamadıkları gibi, diğerinin elinden de alınamazlar. Baba, her şeyden üstündür; kötü adamlar, güçlü adamlar, dindar bağnazlar, cinler ve Şeytan’lar da buna dahildir. İsa da bunların hepsinden üstündür. İsa ve Baba doğa olarak birdir. Her ikisi de ilahi bir doğaya sahiptir.
İsa’yı, Kutsal Yazılar’da iki bölümde daha göstermek istiyorum size. Birinci bölümün çerçevesi şöyledir: İsa felçli bir adamı Yahudiler’in Şabat Günü’nde iyileştirmişti ve din önderleri bunu yaparak Şabat yasasını çiğnediğini söylerler.
“Yeruşalim'de Koyun Kapısı yanında, İbranice'de Beytesta denilen beş eyvanlı bir havuz vardır. Bu eyvanların altında kör, kötürüm, felçli hastalardan bir kalabalık yatardı. Orada otuz sekiz yıldır hasta olan bir adam vardı. İsa hasta yatan bu adamı görünce ve uzun zamandır bu durumda olduğunu anlayınca, "İyi olmak ister misin?" diye sordu. Hasta şöyle yanıt verdi: "Efendim, su çalkandığı zaman beni havuza indirecek kimsem yok, tam gireceğim an benden önce başkası giriyor." İsa ona, "Kalk, şilteni topla ve yürü" dedi. Adam o anda iyileşti. Şiltesini toplayıp yürümeye başladı. O gün Şabat Günü'ydü. Bu yüzden Yahudi yetkililer iyileşen adama, "Bugün Şabat Günü" dediler, "Şilteni toplaman yasaktır." Ama adam onlara şöyle yanıt verdi: "Beni iyileştiren kişi bana, 'Şilteni topla ve yürü' dedi."” (Yuhanna 5: 2-11, İncil)
İsa’nın yaptıkları nedeniyle kendisine zulmetmek isteyenlere yanıtı şöyledir:
“Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: "Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum."
İşte bu nedenle Yahudi yetkililer O'nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnız Şabat Günü düzenini bozmakla kalmamış, Tanrı'nın kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Tanrı'ya eşit kılmıştı.” (Yuhanna 5:17-18, İncil)
Bu bölümü doğru bir şekilde anladıysanız iki gerçeği açıkça göreceksiniz. Birincisi, İsa Tanrı olduğunu iddia etti. İkincisi, din önderleri İsa’nın Tanrı olduğunu inkar ettiler. Genel olarak sohbet ettiğim Müslümanlar’ın, İsa’nın tanrılığı hakkında İsa ve Pavlus’un söylediklerinin çelişmediğini anlayacak kadar İncil bilgisi yok maalesef.
Yolculuğunuzda Çifte Korumaya Sahipsiniz
İncil’den bakacağımız ikinci ve son bölüm İncil’in son sayfalarında yer alır ve gelecek olaylarla ilgilidir. Bu kısımda, cennete ve orada sonsuz yaşama kavuşacak olanların kim olduğuna şöyle bir bakıyoruz. Unutmayın, İsa’nın ‘koyunlarından’ biriyseniz cennet güvenceniz var ve şu anda bulunduğunuz yerden bu yaşamın diğer tarafının görkemli kıyısına gidene kadar olan yolculuğunuzda çifte korumaya sahipsiniz.
Okuyacaklarımız Elçi Yuhanna’nın esinlenmiş sözleridir. Yuhanna’nın arkasından bir ses duymasıyla anlatım başlıyor.
“Bana sesleneni görmek için arkama döndüm.” (Vahiy 1:12). Yuhanna arkasını sönüyor ve ne görüyor? Dirilmiş ve görkemli Rab İsa Mesih’i görüyor. O’nu şöyle tarif ediyor: “Yüzü bütün gücüyle parlayan güneş gibiydi.” (Vahiy 1:16)
Yargı Kürsüsünde Oturan
Rab İsa’nın yüzünün görkemi ve yüceliğini güneşin parlak ışıltısına benzetmekten daha çarpıcı bir betimleme yapılamaz. İsa’yı aklınızda nasıl resmettiğinizi bilmiyorum. Beytlehem’de doğan bebek olarak mı, Yeruşalim’in sokaklarını, körleri, hastaları, sakatları iyileştirerek dolaşan, çocukları seven biri olarak mı, çarmıhta ölen dövülmüş ve yaralı bir peygamber olarak mı? Kuşkusuz bunların hepsi İsa’yı anlatıyor. Fakat bu, O’nunla ilgili eksik bir tarif. İncil’in bu kapanış kısmında bize açıklanan İsa yargı kürsüsünde oturan Tanrı’dır. Birçok insanın sevmediği ve aranızdan bazılarının inanmayı reddettiği İsa’dır. Biz sadece lütfu, merhamet ve şefkat gösteren İsa’yı seviyoruz.
Çoğumuz kırk metre boyunca yemek masasında oturan çocuklar gibiyiz. Masada her türlü, sıcak ve soğuk yiyecek var. Neyi yiyeceğimizi, neyi yemeyeceğimizi seçiyoruz. Çoğu çocuk çeşit çeşit tatlı ve başka lezzetli yiyecekleri seçip sebze ve meyve gibi besleyici gıdaları es geçer. Bizler de İsa’nın niteliklerinden cazip gelenleri seçip diğerlerini göz ardı edebiliriz.
Yuhanna’nın dünyada izlediği bu Kişi’yi gördükten sonra tepkisi ne oldu? “O'nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım. O ise sağ elini üzerime koyup şöyle dedi: "Korkma! İlk ve son Ben'im. Diri Olan Ben'im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.” (Vahiy 1:17-18, İncil)
Kutsal Kitap’ta en azından üç olayda insanlar Tanrı’nın görkemini gördüklerinden, boyun eğme ve saygıyla yüzüstü yere kapanmışlardır. Ya da Yaratıcı’nın görkeminin onları etkilediğini gösteren farklı bir şekilde karşılık verdiler. Bunu yaptıklarında, Tanrı konuştu ve onlara dokundu. Ya da her ikisini de yaptı. Burada, Rab İsa sağ elini Yuhanna’nın üzerine koydu ve teselli sözleri söyledi.
Tanrı’nın kutsallığı ve harikalığı bizim hayal edebileceğimizden çok daha ötede olsa da, Tanrı kendisini izleyenlere, ‘koyunlarına’, teselli ve gazabından koruma vaadi vermektedir. Nitekim, İsa Mesih’e ilk iman ettiğimde, ezberlediğim ilk ayetler daha önce baktığımız ayetlerdi. Bütün bölümü ezberlemedim. Sadece bu kadarını:
“Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.” (Yuhanna 10: 27-29, İncil)
Neden bu bölümden bu ayetleri seçip, diğerlerini seçmedim? Hıristiyan yaşamıma başlamam için bunlar benim için yeterliydi. İsam’la ilgili bu resmi ve koyunlarından biri olarak bana verilen güvenceyi seviyordum. Gelecek olan gazaptan korunuyordum. Siz de, İsa sayesinde ilahi gazaptan ya da gelecek yargıdan korunacağınızı bilseydiniz bu ayetleri severdiniz. İsa, Elçi Yuhanna’nın ölü gibi önünde yüzüstü yere kapanmasına nasıl karşılık verdi? ‘Korkma’ dedi. Bunu söyleyenin, Yuhanna’nın korkmaması gerektiğini söyleyenin Kurtarıcı olması, Yuhanna’yı O’nun ilahi yüceliğiyle doldurdu. Bir zamanlar ölü olan, şimdi yaşayan ve sonsuza dek yaşayacak olan ilahi bir Kurtarıcınız varsa asla korkmanız gerekmez. Bunu kendi yüreğinizde yanıtlayın ve yanıtlarken Tanrı’yı düşünün:
“Ölümden sonra bana ne olacağıyla ilgili asla kaygılanmak ya da korkmak istemem.” (Doğru/Yanlış.)
İsa Mesih’in tanrılığıyla ilgili bu son ayetlerde İsa’nın sözleri üzerinde düşünün. Bu ayetleri okuyup İsa’nın ilahi olmadığını söyleyebilir misiniz? Dürüst olalım, bu sözleri okuyup İsa’nın Tanrı olduğundan başka bir anlama geldiğini söyleyemezsiniz. Şaşırtıcı olan, İsa Mesih’in iddialarına inanmayan pekçok kişi İsa lehine olan kanıtları araştırma zahmetine katlanmamıştır. Aksine, çoğunlukla kanıttan kaçarlar. İsa’nın söylediklerini duymamış gibi yaparlar. İsa’nın sözlerini düşünün. Sizden yapmanızı istediğim tek şey budur.
“Korkma! İlk ve son Ben'im. Diri Olan Ben'im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.”
Ölüm Ve Ölüler Diyarı
Dirilmiş İsa’nın sözlerine yer veren bu bölümde ‘ölüm’ ve ‘ölüler diyarı’ sözleriyle karşılaşıyoruz. İsa bu iki yerine anahtarının kendisinde olduğunu söylemekle ne demek istedi? Birincisi, ‘ölüm’ bedenlerimizin yattığı yerdir. ‘Ölüler diyarı’ ise Yargı Günü’ne kadar canlarımızın bulunduğu yerdir. Bu yerler ve cehennem hakkında daha fazla bilgi edinmek için Sorular bölümünde Cehennem gerçekten var mı? Cehennem sonsuz mu? sorusunun yanıtını okuyunuz.
Bugün cehennemde kimse yoktur. Cehennem şu an için kapalıdır. Neden mi? İnsanlığın yargılanması henüz gerçekleşmemiştir. Kimse henüz yargılanıp cehenneme gitmeye mahkum edilmedi. Cehenneme gönderilecek kişilerin dirilişi ve Yargı Gününü beklemeleri gerekir. Canları (ölüler diyarında) bedenleriyle birleştiğinde, yargılanmak için Tanrı’nın önünde olacaklardır. Bunlardan İncil’de nerede söz edildiğine bakalım. Tek bir ayete bakacağız. Bütün bölüm Yargı Gününü tüm korkunçluğuyla betimliyor: “...ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı.” (Vahiy 20:13, İncil)
Ölüm Ve Ölüler Diyarının Anahtarının Kendisinde
Ölenlerin bedenleriyle canları birleştirildi. Sonra da yargı geldi. İsa kendisi hakkında ne diyor? Ölüm ve ölüler diyarının anahtarının kendisinde olduğunu söylüyor. Bu nedenle, istediği kişileri içeri sokabilir ve içeri kilitleyebilir. Anahtar sadece bir parça metal olsa da yetkiyi ve belli bir alan üzerinde gücü temsil eder. Kalın, çelik kapınızın anahtarına sahip olan kişi dairenize girip içeride istediğini yapabilir. İstediği kişiyi içeri sokabilir. İstediklerini sokmaz. İsa’nın söylediği ölümü ve mezardan dirilişi kendisine ölüm ve ölümden sonraki yaşamla ilgili egemenlik verdiğidir. Sonsuz dünyanın denetimi tamamıyla O’na aittir. İsa, sadece kendisinin, candan ayrıldıktan sonra bedenlerin bulunduğu yer olan ölüm üzerinde yetkili olduğunu söyledi. ‘Ölüler diyarı’ üzerinde de yetkisi olduğunu söyledi. Burası da Yargı Günü’nü karşılamak için bedenlerle birleşene dek canların bulunduğu yerdir.
İsa Mesih egemendir. Bunu dünyada göstermiştir ve sonsuzluk boyunca egemen bir şekilde hükümdarlık edecektir. İnsanlığın günahlarının bedelini ödemek için bilerek ve zaferle çarmıha giderken ne dedi? İyi Çoban kendisi ve koyunları hakkında ne söyledi?
“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz. Ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)
Bazılarınız hala İsa’nın İncil’de hiçbir yerde kendisinden Tanrı diye söz etmediğini söyleyebilirsiniz. Daha azınız İsa’nın Tanrı olduğunu ima bile etmediğini savunabilir. Tanrılığına inanmadan önce ‘Ben Tanrı’yım’ dediği net bir ifade mi duymanız gerekir? Kuşkusuz, gerçek Hıristiyanlar’ın İsa’nın Tanrı olduğuna inandığını biliyorsunuz. Hıristiyanlar, ‘İsa Tanrı’dır’ dediğinde, İsa’nın ilahi bir doğaya sahip olduğunu söylemek isterler. İnsan doğasını üzerine almış ve gönüllü bir şekilde insan doğasının sınırlılığını ve zayıflığını üstlenmiştir. İşte, İncil bu nedenle O’nun hakkında şöyle diyor:
“Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.” (Filipililer 2: 6-8, İncil)
İsa’nın Sözleri Açıkça Anlaşılmıştı
İsa, ‘Ben Tanrı’yım’ deseydi, Baba ve Kutsal Ruh’u dışlamış olurdu. Bu nedenle, aynı mesajı vermek için farklı ifadeler kullandı. Bunlardan birine baktık, Yuhanna Müjdesi’de şöyle diyor, “…İbrahim doğmadan önce ben varım.” Bu Eski Antlaşma’daki Tanrı’ya açık bir göndermedir. Tanrı kendisini Musa’ya bu şekilde tanıtmıştı. İsa’nın sözleri kendisini taşlamak isteyen dinleyiciler tarafından açıkça anlaşılmıştı.
Umarım bu satırlar İsa’yı olduğu gibi görmenize yardımcı olmuştur. İsa’nın tanrılığına inancın çoğu Müslüman için kabul edilemez ve düşünülemez olduğunu biliyorum çünkü İslam, Tanrı’nın beden alması olasılığını reddeder. Tanrı’nın neden, özellikle de kayıp günahkarlar için ölmek amacıyla neden insan olduğunu merak ediyorsunuz. O kadar günahkar sayılmazsınız değil mi? Yani, demek istediğim, Tanrı’nın bu durumdan çıkmanız için yardım etmesine ihtiyaç duyacak kadar kötü bir günahkar mısınız? Öyle misiniz? Eminim, günahkar düşüncelerinizin ve bencil isteklerinizin derinliğini Tanrı’ya itiraf etmekte zorluk çekiyorsunuz. En azından, benim Tanrı’ya, diğer insanların olduğumu düşündüğü kadar iyi olmadığımı itiraf etmem oldukça uzun sürdü. Bir gece benim hatalı, Tanrı’nın ise haklı olduğunu kabul ettim. İsa gibi bir Kurtarcı’ya ve ancak O’nun sağlayacağı şekilde günahtan özgür olmaya ihtiyacım vardı! Tanrı huzurunda, İsa’nın uğruna öldüğü günahkarlardan biri olduğumu itiraf ettim.
"Kutsal Yazı, "O'na iman eden utandırılmayacak" diyor..."Rab'be yakaran herkes kurtulacak." (Romalılar 10:11, 13, İncil)
İsa’yı Küçülttü Mü?
Tanrı İsa’nın böyle bir ölüm yaşamasına izin vererek O’nu küçülttü mü? O şekilde düşünebilirsiniz. Ama Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta söylediği doğrudur: “RAB'be karşı başarılı olabilecek bilgelik, akıl ve tasarı yoktur.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 21:30, Eski Antlaşma). İsa öldü ve benim gibileri günahın cezasından ve yaşantımız üzerindeki güçlü egemenliğinden kurtardı. Ne var ki, Tanrı’nın planı orada sona ermedi. İsa’nın yaşadığı dönemde O’nun yakınlarında olan herkes bunu bilecektir. İsa’nın, çarmıha gerilmeden önce, çarmıhta ve çarmıhta ölümünden üç gün sonra neler olacağıyla ilgili söylediklerine kulak verin.
“İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.” (Luka 9: 22, İncil)
“Bundan sonra İsa, kendisinin Yeruşalim'e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine anlatmaya başladı.” (Matta 16: 21, İncil)
“Celile'de bir araya geldiklerinde İsa onlara, "İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü gün dirilecek" dedi. Öğrenciler buna çok kederlendiler.” (Matta 17: 22-23, İncil)
“İsa, İnsanoğlu'nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı.” (Markos 8: 31, İncil)
“Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)
Allah’ın İsa’yı öldürülmesini engelleyerek çarmıhtan kurtardığını duymuş olabilirsiniz. Gerçek şu ki, İsa çarmıha, yaşamını vermeye ve geri almaya yetkili Ölüm Fatihi olarak gitti.
Tarihin Olgularına Karşı Dürüst Olalım
Sizin için duam, Tanrı’nın İsa’nın kim olduğunu anlamanıza yardım etmesidir. Bunların hepsi sizin için çok yeni, tuhaf ve görünüşte inanılmaz değil mi? İncil’in esin alan yazarlarının tanıklığı İsa’nın beden alan Tanrı Sözü olduğu yönünde olduğuna göre ya Tanrı’nın kendisiyle ilgili vahyi hakkında yeniden düşünmelisiniz ya da İsa Mesih’in bildirisinin bozulduğunu savunmalısınız. Eminim, arkadaşlarınızın ve komşularınızın çoğu ikinci seçimi yapmıştır. İncil’de İsa’ya atfedilen sözleri İsa’nın hiçbir zaman söylemediğine inanmaya karar vermişlerdir. Bununla birlikte, bu kararı vermek tarihin olgularına karşı dürüst olmamaktır. Kutsal Kitap’ın 25.000’e yakın el yazması, binlerce arkeolojik bulgu ve Kutsal Kitap dışında belgelerin Kutsal Kitap’ın İsa’nın yaptıkları ve yaşamıyla ilgili doğru ve tanıkların gözlemlerine dayanan doğru bir anlatım aktardığını kanıtlaması ışığında bu doğru olmaz. Bazı Müslümanlar bunu fark ediyor ve İsa’nın tanrılığını çürütmek için üçüncü bir yol deniyorlar. İsa’nın kendisinin beden almış Tanrı olduğuna inandığını gösteren kesin ifadeler olmadığını söylüyorlar. Bu makalede umarım, Tanrı’nın İncil’de bize İsa hakkında söylediklerini çürütmekle ilgili bu üçüncü yolu sizi tatmin edici bir şekilde yanıtlamışımdır.
Sessizlikten Gelen Savlar
Güney Afrikalı Ahmad Deedat gibi Müslüman savunmacılar, İsa’nın ‘Ben Tanrı’yım’ ya da ‘Bana tapının’ diye hiçbir zaman açıkça bir şey söylemediğine işaret ederler. Bu nedenle, İsa bunu hiç söylemediği için Hıristiyanlar’ın İsa’ya Tanrı olarak tapmalarının yanlış olduğunu söylerler. Maalesef, A. Deedat, İsa’nın ölüm ve ölüler diyarı dünyalarının elinde egemen bir şekilde tuttuğu anahtarlarının şakırtısını işitmemektedir. Ayrıca, bu düşünce gerçekten yanlıştır. Ne açıdan? Aynı savı Müslümanlar’a karşı da kullanabilirim. Örneğin, İsa hiçbir zaman ‘Tanrı değilim’ ya da ‘Bana tapınmayın’ da demiyor. Nitekim, Kuran’ın hiçbir yerinde İsa’nın Tanrı olmadığını ya da Tanrı Oğlu olmadığını söylediği de geçmez. Bu nedenle, bundan Kuran’ın İsa’nın Tanrı olduğunu öğrettiği sonucunu mu çıkarmalıyız? Bu savunmayı çok az kişinin ikna edici bulacağı açıktır çünkü bu esasen sessizlikten kaynaklanan bir savunmadır. Sessizlikten gelen savlar ya çok az şeyi kanıtlar ya da hiçbir şeyi kanıtlamaz.
Yanıtımı okuduklarınıza üç farklı karşılık verebileceğiniz şekilde bitiriyorum. Yeniden düşünülmesi gereken tek mantıklı olan Tanrı’nın kendisiyle ilgili vahyidir. Benim size önerim, İsa’nın egemenliği altında olan bu alan hakkında daha fazla öğrenmek isterseniz, cehennemle ilgili yazıları okumanızdır. Sonra İncil’i kendi başınıza okuyun. İncil, İsa hakkında kimsenin anlatamayacağı kadar çok bilgi verecektir. Eminim okuduklarınıza yüreğinizde değer vereceksiniz.
"Kutsal Yazı, "O'na iman eden utandırılmayacak" diyor..."Rab'be yakaran herkes kurtulacak." (Romalılar 10:11, 13, İncil)