Kuran’da, Kutsal Kitap’ın Muhammed’le ilgili açık peygamberlikler içerdiği iddiasının önemini anlayan Müslümanlar yaklaşık on dört yüzyılı bunları aramakla geçirmişlerdir. Ne zaman Muhammed’in gelişinin İncil’de önceden haber verildiğini kanıtlamaya çalışsalar, Kutsal Yazılar’dan en çok bir ayeti gösterirler. Bu ayeti ve iddialarını ele alacağım.
İsa bu ayette ne diyor?
“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek.” (Yuhanna 14:16, İncil)
Gelecek olanın kimliğini daha iyi anlamak için Yuhanna 14:16’dan sonra gelen ayete de bakalım:
“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.” (Yuhanna 14:16-17, İncil)
İsa İncil’de bu ‘Yardımcı’dan dört kez söz ediyor. Soru şudur: İsa, Muhammed’ten mi söz ediyor? Bu ayetlere bakalım:
1) “Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek.” (Yuhanna 14:16, İncil)
2) “Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her
şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.” (Yuhanna 14:26, İncil)
3) “Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.” (Yuhanna 15:26, İncil)
4) “Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O'nu size gönderirim.” (Yuhanna 16:7, İncil)
Garip olan, Müslüman ilahiyatçıların bu ayetleri Muhammed’in gelişinin önceden bildirilmesi olarak görmesidir. Nitekim, Yardımcı hakkında bu dört ayetten alıntı yaptıktan sonra Maulana Ali şöyle diyor, ‘Bu peygamberliksel sözlerin hepsi kuşkuya yer bırakmayacak şekilde İsa’dan sonra başka bir peygamberin gelişini bildirmektedir.’ Müslümanlar, İsa Baba’ya gitmedikçe Yardımcı’nın gelemeyeceği için bu peygamberliğin Kutsal Ruh’tan bahsedemeyeceğini çünkü Kutsal Ruh’un zaten İsa’da var olduğunu düşünürler. Bu nedenle, İsa, başka bir peygamberin gelişini önceden bildiriyor olmalıdır. Öyle görünüyor ki, Muhammed olası tek adaydır. Yuhanna Müjdesi’nin içindekileri bilen biri için böyle bir iddia en azından son derece kafa karıştırıcıdır.
Yuhanna Müjdesi’nin yazılması için Tanrı’nın asıl nedeni neydi? Bu kadar önemli bir konuda tahmin yürütmemize gerek yok. Tanrı, İncil’in bu kısmını yazma nedenini açıkça ifade etti. “İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok doğaüstü belirti gerçekleştirdi. Ne var ki yazılanlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.” (Yuhanna 20: 30-31)
Kitabın içeriği veya amacı, iki hedefe ulaşmaktır: 1) İsa’nın Mesih olduğunu kanıtlamak ve, 2) Kanıta bakanların ikna olup cennette sonsuz yaşam armağanını almalarını sağlamak. Kitap boyunca bu tasarı göz önünde bulunduruluyor. Bu kitapta kaydedilen tüm mucizeler, olgular, savlar, talimatlar ve İsa’nın konuşmalarının hepsi buna işaret ediyor.
Bu bölümden alıntı yaparken dikkatimi çeken bir ifade oldu. ‘…iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye’. Söz konusu ruhsal şeyler olduğunda bazılarımız oldukça saf oluyoruz. En azından ben öyleydim. İncil’i ilk olarak çalışmaya başladığım zamanı hatırlıyorum. Her akşam oturup Hırıstiyanlık’ın iddialarını incelediğim masanın üzerinde kaç tane kaynak kitap yaydığıma inanamazsınız. O zamanlar bunu bilmiyordum ama cennette sonsuz yaşamı elde etmek için gerekenden daha fazlasını bilmeye çalışıyordum. Bölümümüz, cennette sonsuz yaşamın akademik çalışmayla elde edildiğini söylemiyor, değil mi? Tanrı’nın zaten bize vermek istediğini elde etmek için hayatınız boyunca Tanrı’ya ne kadar değerli ve sadık olduğunuzu kanıtlamanıza gerek yok. Dikkatimi çeken şey neydi? Cennet güvencesi kadar muazzam bir şeyin bu denli basit bir şekilde güvence altına alınıyor olması. “İsa adı aracılığıyla yaşam sadece iman ederek elde ediliyor. “…iman ederek…”
Bunun, Müslümanlar’ın, Muhammed’e atıfta bulunduğunu söyledikleri ayetle ne ilgisi var? İncil’de, cennette sonsuz yaşam güvencesinin bizlere bu yaşamda Tanrı tarafından sunulduğunu görüyoruz. Muhammed, kendisi bu güvenceye sahip olmadığı halde, İsa’nın yerini almaya gönderilmiş olabilir mi? Cennet hakkında bu harika gerçeği vaaz edemezdi. O kimseye cennette bir yer güvencesi veremedi. “De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.” (Ahkaf 46:9)
İsa’nın Muhammed’i kast ettiği iddiası gerçekten de oldukça şaşırtıcı.
Ben Bu Kişilerden Biri Değilim
Bazı insanlar, Müslümanlar’ın neden teolojisi İslam’ın öğretişlerinden son derece farklı olan bir kitaba başvurduklarını merak ediyorlar. Ben bu kişilerden biri değilim çünkü Muhammed’in gelişiyle ilgili olarak Kutsal Kitap’ta ayet bulma arayışının arkasındaki gerekçeyi anlıyorum. Aramaya devam etmelisiniz çünkü Kuran, bizim kutsal kitabımızda Muhammed’ten söz edildiğini söylüyor. Bu nedenle, Muhammed’in Kuran’daki iddiasını kanıtlamaya yardım edecek her şeye tutunmak zorundasınız. Burada ‘tutunmak’ sözcüğünü kullanıyorum çünkü Müslüman arkadaşlarımın Yuhanna Müjdesi’nde kanıt olarak en fazla gösterdikleri ayetin Muhammed’le hiç ilgisi yoktur.
Yuhanna 14:16 ve diğer üç ayette Muhammed’ten mi söz ediliyor? Tam tersini kanıtlayan beş neden vardır:
1) İsa, tekrar tekrar ‘Yardımcı’yı Kutsal Ruh ya da Gerçeğin Ruhu olarak tanımlıyor. İsa Kutsal Ruh’un hali hazırda yanlarında olduğunu kabul ediyor:
“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.” (Yuhanna 14:16-17, İncil)
SORU: Muhammed, o sırada Filistin’de İsa’nın öğrencileri arasında mıydı? Muhammed bu peygamberlikten beş yüzyıl sonra dünyaya geldiği için onların yanında olamazdı.
2) İsa’nın peygamberliği Kutsal Ruh’un içlerinde mesken kuracağıyla ilgiliydi; “…ve içinizde olacaktır.” İsa’nın peygamberliğinin bu kısmı gelecekte gerçekleşecektir. Bu, öğrenciler için tamamıyla yenidir. Bununla birlikte, onlara vaat edilen hiçbir şekilde geçersiz değildi çünkü Kutsal Ruh zaten İsa’daydı.
SORU: Ruh olan bir varlık duvarlardan geçebilir ya da bir insanın içinde yaşayabilir, peki Muhammed bunu yapabilir mi? Muhammed İsa’yı izleyenler arasında değildi ve hiçbir zaman olmayacaktı. Fakat, Kutsal Ruh, Hıristiyanlar’ın ‘Pentikost Günü’ olarak adlandırdıkları günde göklerden indiğinde imanlıları doldurdu. O zamandan beri Kutsal Ruh, yeniden doğmuş her Hıristiyan’ın içinde mesken kurmuştur. Kutsal Ruh’un inişi hakkında Elçilerin İşleri Kitabı’nın ikinci bölümünden okuyabilirsiniz. Elçilerin İşleri Kitabı İncil’de Yuhanna Müjdesi’nden sonra gelen kitaptır.
3) İsa ‘Yardımcı’ ya da Kutsal Ruh’un İsa’nın öğrencileriyle sonsuza dek beraber olacağını söylüyor.
“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.” (Yuhanna 14:16-17, İncil)
SORU: Sonsuzluğu bir kenara bırakın, Muhammed hiçbir zaman İsa’nın öğrencilerinin yanında oldu mu? Örneğin, Samsun, Gaziantep ve Paris’teki İsa Mesih İnanlılarıyla birlikte mi şu anda? Kutsal Ruh onlarla birliktedir. Ruh’un içinde mesken kurmuş olması İsa’ya gerçekten inanan bir kişiyi diğer insanlardan ayırır. O’nun varlığı içlerinde olmaksızın kimse Hıristiyan olamaz. “Ne var ki, Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh'un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih'in Ruhu olmayan kişi Mesih'in değildir...Mesih İsa'yı ölümden dirilten Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih'i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu'yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir. (Romalılar 8: 9, 11, İncil)
4) İsa’nın bu peygamberliğine göre dünya ‘Yardımcı’ ya da Kutsal Ruh’u kabul edemez çünkü O’nu göremezler. Neden? Çünkü bir insan değil, ruhsal bir varlıktır.
“Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.” (Yuhanna 14:16-17, İncil)
SORU: Muhammed hayattayken binlerce insanın kendisini gördüğünü kabul ediyor musunuz? Görünüyordu değil mi? Bu nedenle, görünmez ‘Yardımcı’ ya da Kutsal Ruh, görülebilir Muhammed olamaz, öyle değil mi?
5) İsa, ‘Yardımcı’ ya da Kutsal Ruh’u Baba’dan göndereceğini söyledi.
“Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.” (Yuhanna 15: 26, İncil). Muhammed’in İsa’nın isteğiyle Baba Tanrı tarafından dünyaya gönderildiğine inanmak istediğinizi sanmıyorum. Muhammed’in dünyadaki görevinin İsa’nın birinci yüzyılda yaşayan öğrencilerine İsa’nın söylediklerini hatırlatarak hafızalarını tazelemek olduğuna da inanmak isteyeceğinizi sanmam:
“Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.” (Yuhanna 14: 26, İncil)
SORU: Muhammed’in, İsa’nın isteği üzerine Baba Tanrı tarafından gönderildiğine inanıyor musunuz? Dünyadaki görevi, İsa’ya tanıklık etmek ve sadece İsa’yı izleyenlerle konuşmak mıydı?
Bütün bu nedenlerden ötürü Muhammed, İsa’nın sözünü ettiği ‘Yardımcı’ olamaz.
a) Muhammed elçilerle birlikte değildi.
b) Elçilerin içinde değildi.
c) Sonsuza dek onlarla birlikte olmadı.
d) Görünmez değildi.
e) Dünyadaki görevi, birinci yüzyılda yaşamış olan İsa’nın öğrencilerinin Kurtarıcı ve Rableri’ne olan imanlarını güçlendirmek değildi.
Devam etmeden önce, yukarıda fikir birliği içinde olduğunuz ifadelerin yanına zihninizde işaret koyar mısınız. Örneğin, Muhammed’in görünmez olduğuna katılıyorsanız (d)’nin önüne işaret koyun. Burada fark etmenizi istediğim şey, aşağıda ‘Parakletos’ ya da ‘Periklytos’ sözcükleriyle ilgili tartışma konusunda ne düşünürseniz düşünün, nihai olarak fark etmediğidir. Yuhanna 14:16’da sözü edilen kişi Muhammed olamaz çünkü yanına işaret koyacağınız hiçbir koşula uymaz.
Öyle Değil
Bildiğiniz gibi Müslüman ilahiyatçılar Yuhanna Müjdesi’ndeki bu ayetleri Muhammed’in gelişinin öngörüsü olarak görüyorlar. ‘Başka bir peygamber daha gelecek ve İncil’de ondan söz edildiğini görebiliriz’ diyorlar. Bu konudaki inançlarını, İncil’de ‘Yardımcı’ olarak çevrilen Grekçe sözcüğe dayandırırlar. Bu Grekçe sözcük ‘Parakletos’tur. Yukarıda gördüğümüz gibi Kutsal Ruh’u kast eder. Müslüman akademisyenler metni ne kadar uydurmaya çalışsalar da Muhammed’i kast edemez. Müslüman akademisyenler Grekçe ‘Parakletos’ sözcüğünü ‘periklytos’ olarak değiştirmek isterler. Bunu yapabilirlerse sözcük ‘Ahmed’ ya da ‘Muhammed’ ya da ‘övülen’ sözcüklerinin neredeyse tam bir çevirisi olacaktır. Bununla birlikte elyazmalarında bu iddiayı destekleyen hiçbir kanıt yoktur! Bu sadece hüsnükuruntudur! İncil’in 5.300’den fazla Grekçe elyazmasının bir tanesinde bile ‘periklytos’ sözcüğü geçmez. Bu nedenle, metnin değiştirilmesi tamamıyla kendi amaçlarına hizmet etme amacı taşıdığı gibi metin yönünden destek de bulamaz.
Böylesine yanlış bir iddiada bulunmadan önce herkes için kolayca erişilebilir olan mevcut elyazmalarını incelemeliydiler. Bunlara en eskileri Kodeks Siniatikus ve Kodeks Aleksandrinas da dahildir. Her ikisi de Londra’da Britanya Müzesi’nde bulunmaktadır. Muhammed’in döneminden çok daha öncesine ait bu eski elyazmalarından hiçbiri periklytos sözcüğünü kullanmaz. Hepsi parakletos sözcüğünü kullanır. Nitekim, periklytos sözcüğü Kutsal Kitap’ta hiçbir yerde geçmez!
‘Yardımcı’ Kutsal Ruh’u Kast Eder
“…içinizde olacak…sonsuza dek…görünmez...bütün söylediklerimi size hatırlatacak.”
Kutsal Ruh bu niteliklere kusursuz bir şekilde uyar. Kutsal Ruh, neredeyse iki bin yıldır İsa’yı gerçekten izleyen kişilerle birliktedir. İçinde Kutsal Ruh mesken kurmadığı sürece kişi Hıristiyan olamaz.
“Ne var ki, Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh'un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih'in Ruhu olmayan kişi Mesih'in değildir...Mesih İsa'yı ölümden dirilten Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih'i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu'yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir. (Romalılar 8: 9,11, İncil)
“Gerçeğin bildirisini, kurtuluşunuzun Müjdesi'ni duyup O'na iman ettiğinizde, siz de vaat edilen Kutsal Ruh'la O'nda mühürlendiniz. Ruh, Tanrı'nın yüceliğinin övülmesi için Tanrı'ya ait olanların kurtuluşuna dek mirasımızın güvencesidir.” (Efesliler 1:13-14, İncil)
Kutsal Ruh'la O'nda Mühürlendiniz!
Kutsal Ruh hakkında bunları biliyor muydunuz? Bilmediğinizden oldukça eminim. Benim yıllar boyunca düşündüğüm gibi, biri Hıristiyan olduğunu söylediğinde, Hıristiyan olduğunu varsayıyordum. Pazar günleri kiliseye gidenlerin Hıristiyan olduklarını varsayardım. Benim gibi evde kalıp Pazar sabahları başka şeyler yapanları Hıristiyan olarak görmezdim. Ne zaman iş başvurusu formu doldursam ‘din’ hanesine ‘Hıristiyan’ yazardım. Ama bu benim için ne anlama geliyordu? Barbar, ateist, Hindu, Yehova Şahidi veya kötü bir insan olmadığım anlamına geliyordu. Batıda yaşadığım halde insanların nasıl Hıristiyan olduklarının farkında değildim.
Yeniden Doğmak
“İsa ona şu karşılığı verdi: "Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliği'ni göremez."” (Yuhanna 3: 3, İncil)
İsa’ya gerçekten inanan biri olmak için ikinci bir doğum, ruhsal bir doğum gerektiğinin farkında değildim. Bunun kiliseye gitmekle, daha ahlaklı bir hayat yaşamaya çalışmakla vs. ilgisi yoktu. Bu ikinci doğumda birinci doğumumuzdaki kadar bir rolümüz olduğunu bilmiyordum. Bunun üzerinde biraz düşünün. Doğarken ne kadar aktiftiniz? Ellerinizle rahmi kazarak mı dışarı çıktınız? Annenizle telsiz iletişimi kurarak ne zaman itmesi gerektiğini mi söylediniz? Ben kurmadığımı biliyorum. Doktor sancıları ölçüp rahim içindeki durumla ilgili rapor vermenizi mi istedi? Zannetmiyorum. Pasiftiniz. Bundan sonra gelen üç cümlenin altını çizin. Yaptığınız bir şey sayesinde doğmadınız. Bütün işler başka birisi tarafından yapıldı. Tüm acıyı başka birisi hissetti. İten ve mücadele eden annenizdi. Doğumunuz başka birinin gayreti sayesinde gerçekleşti.
Aynı şey insanın ikinci, ruhsal doğumu için de geçerlidir. Büyük olasılıkla benim gibi sizin de, Kutsal Ruhu aracılığıyla Tanrı’nın bu yeni yaratılışı meydana getirdiği hakkında hiçbir fikriniz yoktu. Daha az bencil olmaya karar vermek veya hayatınızda ‘yeni bir sayfa açmaya’ karar vermekle ilgisi yok. Bu ikinci, ruhsal doğum doğaüstü bir olaydır. Tanrı’nın bizi yeniden yaratmasını istemek, Tanrı’nın bu mucizesinde üstlendiğimiz tek roldür. “Kendisini [İsa’yı] kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.” (Yuhanna 1:12-13, İncil)
Bunu anlatıyorum çünkü Müslümanların Muhammed’ten söz ettiğini söyledikleri ayetlerin, aslında Kutsal Ruh ve gerçek Hıristiyanlarla ilişkisinden söz ettiğini görmenizi istiyorum.
Son bir düşünce... Annelerimizi seviyoruz, öyle değil mi? Yaptığımız bir şey sayesinde doğmadık. Bütün işler başka birisi tarafından yapıldı. Tüm acıyı başka birisi hissetti. Acıyı kim hissetti? Annelerimiz. Sancı çeken ve mücadele eden onlardı. Aynısı ruhsal doğumumuz için de geçerlidir. İkinci doğumumuz Tanrı’nın acısı sayesinde oldu! Bizim mücadelemiz değil, Tanrı’nın mücadelesi. Akan kan bizim değil, O’nun kanı.
O'nun kanı mı?!!! Evet, O'nun kanı. Tanrı dünyaya geldi, yeni bedeninin günahımızın cezasını taşıyabilmesi için insanlığa büründü. Tabii ki Tanrı ölemez ama büründüğü insan bedeni günahlarımız uğruna bir kurban olarak verildi. Mucizevi bir şekilde, Tanrı en büyük ruhsal ihtiyacımızı kendisi karşıladı. İmkansız mı? “Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” (Luka 1: 37, İncil)
Tanrı'nın İncil'de ne yaptığını görüyoruz? Düşünülmez olanı. O'nu çarmıhtaki İsa Mesih'te görüyoruz! "Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanet etti." (2. Korintliler 5:19, İncil).
İyice Anlıyorum
Müslümanlar’ın Tevrat, Zebur ve İncil’de Muhammed’in gelişinin önceden bildirilmesini çok istediklerini biliyorum. Kuran, bu öngörülerin olduğunu söylediği için hiç vazgeçmeden bunları aramayı sürdürüyorlar. Kuran’a güvenilirlik sağlayacak olan dışarıdan bir yetkili bulmayı çok istemelerini anlıyorum. Bunu bu şekilde görmeyebilirsiniz fakat bir şeyi kanıtlamak için dairesel akıl yürütmenin ötesine geçmek her zaman iyidir.
Söylediğim gibi bunu benim gördüğüm gibi görmeyebilirsiniz. Kuran ya da Muhammed’in peygamberliğinin gerçekliğini kanıtlamak için dışarıdan zorunlu olarak bir kanıt koşma ihtiyacı hissetmeyebilirsiniz. Ben başka türlü düşünüyorum. Ben, herhangi birinin herhangi bir şeyi kanıtlamak için kanıt sağlaması gerektiği gibi, bunun için dışarıdan kanıt sağlamanız gerektiğine inanıyorum. İncil’de çoğu insanın inandıklarına uymamamız konusunda uyarılıyoruz. Şöyle diyor:
“Her şeyi sınayın, iyi olana sımsıkı tutunun.” (1. Selanikliler 5: 21, İncil)
Çoğunluk her zaman gerçeğin tarafında değildir. Bu nedenle, bir şeye sadece başkaları doğru olduğunu söylediği için inanmamalıyız. Popüler düşüncelerin ya da herhangi birinin önyargıları ya da bazı dinsel inançları küçümsemelerinin bizleri gerçekten uzaklaştırmasına izin vermemeliyiz. Tanrı her şeyi sınamamızı söylüyor. Başka kim inanırsa inansın, kim ne kadar kutsal sayarsa saysın sınamak gerekir.
Bunu size imanınızla ilgili şeyleri sınamanızı neden istediğimi görmeniz için söylüyorum. Kuran ve İncil’i okuduğum zaman ben de aynı şeyi yaptım. Gerçek, özgür araştırmanın dostudur. Yani sizden sadece kendimin de yaptığı şeyi yapmanızı istiyorum. Bu, hem kendinize hem de Tanrı’ya karşı borcunuzdur.
Müslüman akademisyenlerin Muhammed’in gelişiyle ilgili Tevrat, Zebur ve İncil’de referans bulma görevine gelince, kesinlikle kıskanılacak bir görev değildir. Açıkçası ben bunu yapmak istemezdim. Örneğin, Yuhanna Müjdesi’ndeki ayetleri Muhammed’in gelişinden İncil’de söz edildiğine ilişkin kanıt olarak kullanmaya kalkışmazdım. Geri gidin ve koyduğunuz ‘işaretlere’ bakın:
a) Muhammed İsa Mesih’in birinci yüzyılda yaşamış olan elçileriyle birlikte değildi.
b) Muhammed elçilerin içinde değildi. İsa elçilerle birlikteydi ama gelecek Olan onların içinde olacaktı. Düşünün bir kere. Muhammed aynı anda on iki elçinin içinde olabilir miydi?
c) Muhammed sonsuza dek elçilerle ya da İsa’ya iman edenlerle birlikte olmadı.
d) Muhammed görünmez değildi.
e) Muhammed, İsa’nın söylediklerine tanıklık etmek ve bunları İsa’nın birinci yüzyıldaki öğrencilerine aktarmak için İsa’nın isteği üzerine gönderilmemişti!!!
Eğer bu nedenleri kabul ediyorsanız, ayetlerin sadece inanılabilir değil ama aynı zamanda güvenilir olduğuna katılmaz mısınız? İncil’in güvenilir olduğuna inanıyor musunuz? İncil değiştirildi mi? Umarım İncil’in değiştirildiğine inanmıyorsunuzdur? Bunu söylerseniz Kur’an’ın gerçekliğini inkar etmiş olursunuz. Kur’an ne diyor? (Kişisel olarak Kur’an’a inandığımı ima etmiyorum. Eminim bunu anlıyorsunuzdur. Eğer Müslüman olsaydım Muhammed’e ve Kur’an’a inanırdım. Ama Müslüman değilim. Burada sizin için alıntı yapıyorum.)
“Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur.” (Sure 10: 64)
Muhammed yaşarken, melek Cebrail araclığıyla Kur’an’ın vahyini Allah’tan aldığını iddia etti. Bu da, o zaman var olan Kutsal Kitap’ın değiştirilmiş olamayacağı anlamına gelir. Kur’an, Tanrı’nın sözlerinin değiştirilemeyeceğini söylüyor. Katılıyorum. Bir melek, Muhammed ya da insan tarafından değiştirilemez. Ne birinci yüzyılda, ne yedinci yüzyılda ne de yirmi birinci yüzyılda. Fark etmez. “RAB'be karşı başarılı olabilecek bilgelik, akıl ve tasarı yoktur.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 30, Eski Antlaşma)
Tanrı yaratılışta ve sağlayışta bizlere kendisini çeşitli yollarla bildirmiştir fakat bu yolların en açık olanı Sözü’dür. “Rab'bin sözü sonsuza dek kalır.” (1. Petrus 1: 25, İncil). Tanrı Sözünü koruyamaz mı? “...adını ve sözünü her şeyden üstün tuttun.” (Mezmur 138:2, Eski Antlaşma). Tanrı, insanın, kendisinin her şeyden üstün tuttuğunu bozma girişimini engelleyemez mi? Tanrı yapabilir ve en küçük ayrıntıya kadar bunu yapmaktadır! İsa şöyle dedi, “Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.” (Matta 5:18, İncil)
Bir harfin en ufak bir çizgisini değiştirmek bile sözcüğün anlamını değiştirebilir. Bu nedenle, Yahudiler Eski Antlaşma’nın yeni nüshalarını kayda geçirirken yazım sırasında azami dikkat gösteriyorlardı. En ufak değişim ya da atlamayı bütün elyazmasını yok edip yeniden başlamak için bir neden olarak görüyorlardı. “Ufacık bir harf ya da bir nokta” sözü bir atasözü haline geldi. Yasanın en ufak bir parçasının dahi yok edilmemesi anlamı taşıdı. Lütfen şimdi yazacağım cümlenin altını çizin. Söz konusu Kutsal Yazıları korumak olduğunda, Tanrı bu yazmanlardan çok daha dikkatliydi!
Peki ya Eski Antlaşma’dan Yeni Antlaşma’ya değişim? Bu, eski antlaşmanın yok edilip yerine yeni antlaşmanın getirilmesi değil miydi? Hayır, Eski Antlaşma düzeni yok edilmedi tamamlandı. Geçen her ne ise, yok edilerek değil, tamamlanarak geçmiştir. Saklı yaşamının evrimleşmesi, gül goncasının bir güle dönüşmesi gibidir. Gonca artık yoktur ama yok edilmemiştir. Gülde tamamlanmıştır.
İsa şöyle dedi, “Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.” (Matta 5:17, İncil)
İnsanlığın Kurtarıcısı henüz işine başlıyordu. Ne yapmaya geldiğini söylemesi önemliydi. Dönemin din önderlerine açıkça karşı koyduğu için bazıları yasalarını yok etme ve ulusun geleneklerini fesh etme niyeti taşıdığını söyleyerek O’nu suçlayabilirlerdi. Bu nedenle, onlara bu amaçla gelmediğini söyledi, aksine yasa ve peygamberlerde olanı tamamlamaya ve gerçekleştirmeye gelmişti. Örneğin, Musa’nın yasasında, bir gün İsa’nın olacağı son ve tek seferlik kurbanın habercisi olarak tasarlanmış pek çok sunu ve törenler vardı. Eski Antlaşma’daki bu hayvan kurbanları Tanrı tarafından buyrulmuştu böylelikle insan günahlarının bağışlanmasını deneyim edebilirdi. Hayvan, asılın yerine geçiyordu, o hayvanlar günahkarların yerine öldü.
Eğer bizde Yahudi olsaydık, tarih boyunca kurban edilen sayısız kuzuyu çok daha iyi bilirdik. Yeruşalim’de sunulan sabah sunularının, insanların gece işledikleri günahları bağışlatan kurban olduğunu bilirdik. Günahın üstünü örtüyordu. Akşam sunuları gün içinde işlediğimiz günahların bağışlatılması için sunulurdu. Fakat bu sunular, günahlarımızı ortadan kaldırmadı, sadece üstlerini örttü. Bu nedenle, her gün, her ay ve her yıl devam etti. Bu sunular ve törenler İsa ölüp yeniden dirildiğinde tamamlandı; tıpkı Eski Antlaşma peygamberliklerinin önceden bildirdiği gibi.
“Mesih, kendisini bir kez kurban ederek günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır.” (İbraniler 9: 26, İncil)
“Tanrı'nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih'in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık.” (İbraniler 10:10, İncil)
Günahın ortadan kaldırılması için günahsız bir adamın başka bir adamın günahları için kurban edilmesi gerekiyordu. Bununla birlikte, günahkar bir insan başka bir günahkar adamın yerine ölemez. Kendi günahları için hesap vermesi gerekir ve bu nedenle başka birinin günahları için hesap veremez. Hayvanın dökülen kanının, insanların günahlarının üstesinden gelme gücü yoktur. Sadece bir hayvandır; insandan daha aşağıda olan bir yaratıktır. Bununla birlikte, bunu yapabilecek Biri vardı. Geleceği, peygamberliklerde bildirilmişti. Bizler için öleceği önceden bildirildi. Vaftizci Yahya bu Kişi’yi görür görmez şöyle dedi:
“Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: ‘İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!’” (Yuhanna 1:29, İncil)
Kurtarıcımız geldi! Kurtarıcınız geldi! Dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu geldı!
"Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar." (2. Korintliler 5:15)
"Sözle anlatılamayan armağanı için Tanrı'ya şükürler olsun!" (2. Korintliler 9:15, İncil)
Sapasağlam Mı?
Kutsal Kitap’ın Tanrısı, Kutsal Kitap’ın metninin tümünü korumuş mudur? İsa Mesih’in Eski Antlaşma’yı nasıl gördüğüne baktığınızda Kutsal Yazılar’a tam bir güven duyduğunu göreceksiniz. Alıntı yaptığı Tevrat ve Zebur’un yüzyıllar boyunca sadık bir şekilde korunduğunu biliyordu. Eski Antlaşma’nın o gün ellerinde bulunan nüshalarını, Tevrat ve Zebur’un asıl el yazmalara sadık olduğunu varsayarak bu nüshaların yetkili olduğundan söz etmiştir.
İsa, ilahi bir şekilde esinlendiğine inandığı bu Kutsal Yazılar hakkında ne söyledi?
“Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez.” (Yuhanna 10: 35)
“İsa onlara şu karşılığı verdi: "Ya siz, neden töreniz uğruna Tanrı buyruğunu çiğniyorsunuz?” (Matta 15: 3)
İsa, Kutsal Yazılar’ın yok edilemez olduğunu belirtti! “Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.” (Matta 5:18). Sözlerden ve hatta harflerden bile söz ettiğine dikkat edin!
İster öğrenciler isterse din önderleri olsun, kendi döneminin insanlarıyla uğraşırken, İsa sürekli olarak Eski Antlaşma’dan söz etti:
“Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Tanrı'nın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı?” (Matta 22: 31)
Zebur’dan Mezmur 21:16’dan alıntı yaparak İsa şöyle dedi: “İsa'ya, "Bunların ne söylediğini duyuyor musun?" diye sordular. "Duyuyorum" dedi İsa. "Siz şu sözü hiç okumadınız mı? 'Küçük çocukların ve emziktekilerin dudaklarından kendine övgüler döktürdün.'"
İsa’nın Eski Antlaşma ve içeriğini bildiğini göstermek için örnekler çoğaltılabilir. Sık sık alıntı yaptı ve tamamıyla Söz’e güvendi.
Çözülemez Bir Sorun
İncil’de Muhammed’den söz eden bölümler yoktur. İncil’de Muhammed’in gelişiyle ilgili öngörüye ilişkin temel kanıtınız Yuhanna Müjdesi’ndeki ayet ise, çözülemez bir sorununuz var demektir. Daha önce ele aldığımız ayetlerin Muhammed’ten söz ettiği öğretildi size. Sıraladığım nedenlerden ötürü aslında bahsetmiyorlar.
Metnin çerçevesinden hiçbir insanın ister peygamber ister başka bir şey olsun- ‘parakletos’un niteliklerine sahip olamayacağı açıktır. Gelecek Olan’la ilgili söylenenleri Muhammed nasıl gerçekleştirebilir? Sonsuza dek onlarla birlikte olacak. İsa’nın öğrencilerinin içinde olacak. Görünemeyecek ve bilinemeyecek, vs. Bütün bu özelliklere sahip tek bir varlık vardır -İsa’nın ‘parakletos’ olarak tanımladığı Kutsal Ruh. O bütün koşulları sağlıyor.
Eğer sizin yerinizde olsam, aşağıdaki üç ayeti tarihsel ortamları içinde anlamaya çalışırdım. Sonra da, önceden bildirilenin Muhammed olup olmadığı konusunu kapatırdım.
1) “İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı'nın Egemenliği hakkında konuştu.” (Elçilerin İşleri 1: 3, İncil). İsa göğe alınmadan hemen önce, yine elçilerine gelecek olan ‘vaat’ten söz edecekti. Şimdi, Kutsal Ruh’un gelişinden ilk söz etmesinin üzerinden 40 gün geçmiştir. Vaadi ilk verdiğinden beri, öldü ve ölümden dirildi.
2) “Kendileriyle birlikteyken onlara şu buyruğu vermişti: "Yeruşalim'den ayrılmayın, Baba'nın verdiği ve benden duyduğunuz sözün gerçekleşmesini bekleyin.” (Elçilerin İşleri 1: 4, İncil). İsa’yı izleyenlere, kendilerine vaat edileni beklemeleri söylendi.
SORU – Bu adamlar bu vaadin gerçekleşmesini ne kadar beklemeli? Eğer bekledikleri Muhammed ise yaklaşık 600 yıl beklemeleri gerekirdi! O zaman hepsi ölmüş olurdu. İsa, yaklaşık olarak ne kadar beklemeleri gerektiğini söyledi? Bu ayeti okuyun ve kendiniz karar verin:
3) “Şöyle ki, Yahya suyla vaftiz etti, ama sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh'la vaftiz edileceksiniz." (Elçilerin İşleri 1: 5, İncil)
a) 570 yıl b) 600 yıl c) birkaç gün
İsa’nın sözünü ettiği bu ‘Yardımcının’ gerçekten de Kutsal Ruh olduğu açıktır. Kutsal Ruh, İsa’nın cennete dönmesinden on gün sonra yine cennetten güçle indi. Gelişi, çarmıha gerilmesinden 50 gün sonrasına denk gelen Pentikost Günü’ydü. Bu yazıyı Kutsal Ruh’un gelişinin tarihsel kaydıyla bitireceğim. Elçi Petrus’un vaazının bir kısmı italik olarak belirtilmiştir. İsa’nın ölümünün bir kaza olmadığı, Tanrı’nın bir zayıflık belirtisi olmadığı ya da insanların karşında ilahi yenilgi olmadığı gerçekleri ilginizi çekecektir.
Tanrı, İsa’yı ölümden diriltti. Ölüm bir süre için İsa’yı ele geçirdi. Bunu vaazda okuyacağız. Bununla birlikte, ölüm İsa’yı sürekli olarak elinde tutamadı. Sadece üç gün içindi ve bu sadece Tanrı’nın belirlenmiş amacı ve önbilgisi dahilinde oldu. İsa, tıpkı öldüğü gibi ölümden dirildi; tam plana göre ve tam planlandığı gibi.
“Pentikost Günü geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu. Ansızın gökten, güçlü bir rüzgarın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler. İmanlıların hepsi Kutsal Ruh'la doldular, Ruh'un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar. O sırada Yeruşalim'de, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar Yahudiler bulunuyordu. Sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. Herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı. Hayret ve şaşkınlık içinde, "Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?" diye sordular. "Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilini işitiyor?
Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya'da, Yahudiye ve Kapadokya'da, Pontus ve Asya İli'nde, Frikya ve Pamfilya'da, Mısır ve Libya'nın Kirene'ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem Yahudi hem de Yahudiliğe dönen Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı'nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz."
Hepsi hayret ve şaşkınlık içinde birbirlerine, "Bunun anlamı ne?" diye sordular. Başkalarıysa, "Bunlar taze şarabı fazla kaçırmış" diye alay ettiler. Bunun üzerine Onbirler'le birlikte öne çıkan Petrus yüksek sesle kalabalığa şöyle seslendi: "Ey Yahudiler ve Yeruşalim'de bulunan herkes, bu durumu size açıklayayım. Sözlerime kulak verin. Bu adamlar, sandığınız gibi sarhoş değiller. Saat daha sabahın dokuzu! Bu gördüğünüz, Peygamber Yoel aracılığıyla önceden bildirilen olaydır:
'Son günlerde, diyor Tanrı, bütün insanların üzerine Ruhum'u dökeceğim. Oğullarınız, kızlarınız peygamberlikte bulunacaklar. Gençleriniz görümler, yaşlılarınız düşler görecek. O günler kadın erkek kullarımın üzerine Ruhum'u dökeceğim. Onlar da peygamberlik edecekler.
Yukarıda, gökyüzünde harikalar yaratacağım. Aşağıda, yeryüzünde belirtiler, kan, ateş ve duman bulutları görülecek. Rab'bin büyük ve görkemli günü gelmeden önce güneş kararacak, Ay kan rengine dönecek. O zaman Rab'be yakaran herkes kurtulacak.'
"Ey İsrailliler, şu sözleri dinleyin: Bildiğiniz gibi Nasıralı İsa, Tanrı'nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış bir kişidir. Tanrı'nın belirlenmiş amacı ve öngörüsü uyarınca elinize teslim edilen bu adamı, yasa tanımaz kişilerin eliyle çarmıha çivileyip öldürdünüz. Tanrı ise, ölüm acılarına son vererek O'nu diriltti. Çünkü O'nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı.” (Elçilerin İşleri 2:1-24, İncil)
Bir Sonraki Adımınız Ne Olmalı?
Size yürekten tavsiyem Hıristiyan inancını öğretmeleri için başkalarına dayanmamanız. İncil’i kendi başınıza okuyun. İsa’nın sesine kulak verin. İçinizden. O’nu işiteceksiniz, lütfen bu konuda bana güvenin. En azından incelediğimiz bu ayetlerin mantıklı olarak Muhammed’e atfedilemeyeceğini göreceksiniz. Fakat İncil’i okuduğunuzda bundan çok daha fazlasını göreceksiniz. Bu iki ayete geldiğinizde bunları yavaş yavaş okuyun. İkinci kez okuduğunuzda daha da yavaş okuyun:
“İsa kendisine iman etmiş olan Yahudiler'e, "Eğer benim sözüme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak" dedi.
"Biz İbrahim'in soyundanız" diye karşılık verdiler, "Hiçbir zaman kimseye kölelik etmedik. Nasıl oluyor da sen, 'Özgür olacaksınız' diyorsun?"
İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir" dedi.” (Yuhanna 8: 31-32, İncil)
Şöyle düşünün. Günah sizi hapsetti. Sizi suç, utanç, aldanma ve korku parmaklıkları arkasına hapsetti. Günah, sizi sefalet duvarına kelepçeyle bağlamak dışında başka hiçbir şey yapmadı. Bunu biliyorsunuz ama pek fazla kişiye itiraf etmiyorsunuz. Belki çoğu zaman kendinize bile itiraf etmiyorsunuz. Örneğin, düşündüğünüz anda düşüncelerinizi gösteren bir aracın sırtınıza takılmasını istemeyeceğinizi biliyorsunuz. Dışarı çıkıp düşüncelerinizi herkesin görmesi mutlaka sizi utandıracaktır. Günaha tutsak bir şekilde kalakalmış durumdasınız. Sonra cezanızı yüklenmek üzere İsa geliyor. Sizin cezanızı O üzerine alıyor. Cezayı çekip sizi özgür bırakıyor.
Tevrat, Zebur ve İncil, günahın ücretinin ölüm olduğunu ilan ettiğinden beri ceza ölümdür:
“Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size...kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.” (Levililer 17:11, Eski Antlaşma)
“Ölecek olan, günah işleyen candır.” (Hezekiyel 18: 4, Eski Antlaşma)
“Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6: 23, İncil)
Hapisten kurtulmanın tek yolu cezayı çekmektir. Bu durumda ceza, iyi halden dolayı indirilen beş yıl değildir. Hayır, birinin ölmesi gerekiyor. Ya siz ya da cennetten gönderilmiş, yerinize geçecek Olan. Ölüm olmadan hapishaneden çıkamazsınız.
İyi haber, İsa’nın çarmıha gerildiği yerde bir ölümün gerçekleşmiş olmasıdır. İsa öldüğünde, siz de günahın bir yaşam alma talebi karşısında öldünüz. Özgürsünüz. İsa sizin yerinizi aldı. Artık hapisanedeki hücrenizde kalmaya devam etmeniz gerekmiyor. Tahliye edildiği halde hapishanede kalmak isteyen bir tutuklu gördünüz mü hiç? Ben de görmedim. Kapılar açıldığında tutuklular çıkıp gider. Özgürlük yerine hapishanede kalmayı tercih etme düşüncesi akla uygun değildir. Ceza ödendikten sonra insan neden kendi kendine uyguladığı bir tutsaklık altında yaşasın ki? Haydi dışarı! İsa’ya sizin yerinize ölüp tıpkı yapacağını söylediği gibi ölümden dirildiği için teşekkür edin. Ve dışarı çıkın!!!
İsa şöyle diyor, “Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10:11,18, İncil)
Karar Sizin
Günahın efendiniz olmasından özgür olmak ister misiniz? Önceki ayetlerden birindeki çarpıcı karşıtlığa bakarak durumu özetleyelim: “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.” (Romalılar 6: 23, İncil)
I. İki efendi vardır: Günah ve Tanrı. Ancak birinin denetimi altında olabilirsiniz. Ancak birisi sizi özgür kılabilir.
II. Günahla uğraşmanın iki yolu vardır: Ücreti şöyle ya da böyle ödenecektir. Ya biz öderiz ya da bizim yerimize ödemeyi yapmış olan Rab İsa’nın bizlere sunduğu karşılıksız armağanı kabul ederiz. Bizim için karşılıksızdır ama O bir bedel ödedi.
III. İki sonuç vardır: Ölüm ve sonsuz yaşam.
Ne yapmalısınız? İsa’ya yerinize öldüğü ve söylediği gibi ölümden dirildiği için teşekkür edin. Ve dışarı çıkın!!! Hapisaneden çıkın!
NOT: İncil’de söz edildiği şekliyle sonsuz yaşam cennette yaşam anlamına gelir. Yani, sonsuz yaşama sahipseniz, sonsuz yaşam armağanını aldıysanız sonsuza dek cennette olacaksınız demektir. Diğer taraftan ölüm ayrılık demektir. Canın bedenden ve canın Tanrı’dan ayrılması. Sonsuza dek. İnsan ya sonsuz yaşam armağanını almıştır ve asla Tanrı’dan ayrılmayacaktır ya da sonsuz yaşamı reddetmiştir ve Tanrı’dan sonsuza dek ayrı olacaktır.
Gerçekten, asıl önemli olan söz konusu olduğunda -sonsuz yaşam (cennet) veya sonsuz ölüm (yani, Tanrı’dan sonsuza dek ayrı düşmek; cehennem)- önümüzde seçim hakkımız var. Ulaşmak istediğimiz yeri ve sonsuza dek kalmak istediğimiz yeri seçebiliriz. Benim kitabıma göre bu oldukça iyi bir anlaşma. Sizce öyle değil mi?