headerLogo2b-18pt-myriadpro

Cehennem Gerçekten Var mı? Cehennem Sonsuz mu?


07 image10239 prison bars jail guilty 45Artık imanlılar ölüler diyarında -Lazar’ın bulunduğu kısmında- bulunmuyorlar. Orada ‘Taşındık!’ yazısı asılıdır. Orası şu anda, nihai olarak sonsuz yargıya mahkum edilecek kişilerin bekletildiği bir yer olarak kullanılır. Orayı, yasayı çiğneyenlerin Yargıç önüne çıkıp, davalarının görüleceği ve itaatsizlikleri nedeniyle mahkum edilmeyi bekleyenlerin tutulduğu bir nezarethane gibi düşünebilirsiniz. Yargı Günü’nü beklerken acı çekiyorlar. Bu geçici yerde büyük acı çekiyorlar. Kaldıkları yer geçici olsa da, acıları geçici değildir. Kötüler diriltildikleri zaman yargılanacaklar, cehenneme mahkum edilecekler ve sonsuza dek Tanrı’dan ayrılacaklar. İncil bunu “ikinci ölüm” diye adlandırır.

“Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür. Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldı.” (Vahiy 20:14-15, İncil)

“Ölüm” bedenlerin ne durumda olduğunu anlatır. Ölüler diyarı ise ruhların nerede olduğunu anlatır. Dirilişte bu insanların bedenleri ile ruhları birleşir ve sonsuza dek acı çekecekleri yere gönderilirler. Bu ikinci ölüm birincisinden farklıdır, çünkü insanlar artık beden ve canın ayrılmasını yaşamazlar. İkinci ölüm sırasında, ölüler diyarında bedenleri ve ruhları birbirinden ayrı olduğu zamandan daha mı fazla acı çekerler? Bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Belki acının yoğunluğunda bir fark olabilir ama türünde değil.

Cehennem insanların pek sevdiği bir konu değildir ve buraya kadar okumanız bile beni şaşırttı. Çoğu insanın cehennem gerçeğine karşı çıkması ve böyle bir yerin varlığını bile sorgulaması şaşırtıcı değildir. Sonsuz mahkumiyet doktrinine karşı iki temel ve en çok öne sürülen savdan söz etmek istiyorum.

I.   Cehennemin var olması çok acımasızca.
II.  Cehenneme gönderilebilecek olmak haksızlık.

I. Cehennemin Var Olması Çok Acımasızca

08 iii evil3 temp5 45İyi ve sevgi dolu bir Tanrı, nasıl olur da böylesine korkunç bir yer yaratabilir? Kendinize bu soruyu sorduğunuz oldu mu? Ben sordum. Cehennemin varlığını ve amacını sorguladım. Bence sorgulamayan yoktur. Cehennem gibi bir kader ‘zalimce ve tuhaf’ mı? Burada işaret edilmesi gereken ilk şey, böyle bir tepkinin, günahı olduğu gibi görememenin bir sonucu olduğudur. Yaratıcımız’a karşı günah işlemenin cezası olan cehennemin çok acımasızca olduğunu düşünüyorsak, suçu aslında pek ciddiye almıyoruz demektir. Günahı yeterince ciddiye almıyoruz. Tanrı’nın sözünü dinlememe günahı hakkında ne düşünüyoruz?

Aslında önemli olan, bizim bu konuda düşündüklerimiz değil, Tanrı’nın kendisine karşı yapılmış itaatsizlik hakkında ne düşündüğüdür. Herkeste bulunan, “ruhsal kanser” olarak görülebilecek günaha karşı sert davranmak gerekir, çünkü ölümcüldür. Tanrı, günah çirkin yüzünü melekler arasında gösterdiğinde buna sert bir şekilde karşılık verdi. Ayaklananlar, onlara önderlik edenle birlikte cennetten kovuldu. Ayaklananlar cinler, önderleri ise Şeytan olarak tanınır. Tanrı, kendisine başkaldıranlara karşı -ister melek ister insan olsun– aynı tutumu sergiler. Günahı Tanrı’nın gördüğü gibi gördüğümüz zaman, cehennemin çok acımasız olduğunu düşünmeyiz.

Sorunlarımızdan biri Tanrı’yı doğru anlamamamızdır. Bazıları Tanrı’yı cennette yaşayan yumuşak biri gibi görür. Derler ki, Tanrı o kadar sevgi doludur ki, insanları yargılamaz. ‘Sevgi Tanrısı, nasıl olur da insanları cehenneme gönderebilir?’ Siz de bu soruyu sormuşsunuzdur. Evet, Tanrı sevgi Tanrısı’dır. Fakat söz konusu günah olduğunda Tanrı adalet ve gazap Tanrısı’dır. Tanrınız günahtan nefret etmiyor ve günahın üstesinden gelmiyorsa, Kutsal Kitap’ta söz edilen Tanrı değildir. 

09 evil still within1 temp5 45İnsanların Tanrı’nın varlığına karşı iki temel savının birbirini yanıtlamasını hep ilginç bulmuşumdur. Birincisi, ‘Bu kadar kötülük varken, iyi ve sevecen bir Tanrı’dan söz etmek nasıl mümkün olur?’ savı; ikincisi, ‘İnsanları sonsuz bir cehenneme mahkum eden Tanrı, nasıl iyi bir Tanrı olabilir?’ Bu gibi eleştirilere vereceğimiz en basit yanıtımız şu olmalıdır: Bu dünyaya kötülüğün girmesine izin veren iyi bir Tanrı vardır, fakat günahları için sunduğu ilahi çözümü kabul etmeyenleri sonsuza dek mahkum etmeyi seçmiştir. Tanrı nasıl bir yandan iyi olup diğer yandan kötülükle kararlı ve adil bir şekilde başaçıkabilir? Benim kitabıma göre, bunu yapmazsa artık iyi sayılamaz. Kötülüğe karşı bir şey yapmazsa, süreç içinde kendisi kötü olur.

Bu web sitesindeki yazıları okuduğunuzda İsa Mesih’in çarmıhta taşıdığı yoğun azabı düşünmeniz gerekecek. Biz bu azabı yaşamayalım diye Tanrı’nın gazabını İsa üstlendi. ‘Yoğunluk’ sözünü düşünürken, cehennemde acı çekenlerin acısının yoğunluğu gibi, Tanrı’nın sevgisinin yoğunluğunu da düşünelim. Tanrı neden 2.000 yıl önce Yeruşalim’in duvarlarının dışında, ölüm tepesinde bizim yerimize bunu yaptı? Sevilesi insanlar olduğumuz için mi? Kendimizi sevdirmeyi başarabildiğimiz için mi? Bizim adımıza gelip bizi kurtarmasını istediğimiz için mi? Hiçbiri için değil. Tanrı’nın bizi cehennemden kurtarma tasarısı, insanlık için duyduğu sevginin yoğunluğundan kaynaklanır. İsa dünyaya gelmeden yedi yüz yıl önce kendisiyle ilgili bildirilmiş bir peygamberliğine bir bakalım:

“Aslında hastalıklarımızı o üstlendi. Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi. Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık. Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.” (Yeşaya 53:4-6, Eski Antlaşma)

Çarmıha gerilmesi, Tanrı’nın İsa’nın yerine başkasını koyarak engel olacağı bir şey miydi? Bu çok saçma olurdu! Çünkü İsa’nın dünyaya gelmesinin yegane amacı bizim yerimize ölmek ve üç gün sonra zaferli dirilişiyle görevini tamamlamaktı!!! İsa şöyle dedi, “Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Canımı kimse benden alamaz ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yuhanna 10: 11, 18, İncil)