headerLogo2b-18pt-myriadpro

Tanrı Var mı? Neden İnanıyorum?

Tanrı’dan Kaynaklanan Arzu

04 angels surrounding 45Dünyadaki, sosyolojik, entellektüel, duygusal olarak farklı kökenlerden ve farklı eğitim seviyelerinden gelen milyarlarca insanı düşünün. Bir Yaratıcı olduğuna inanıyorlar. Bu inanç arzudan mı doğuyor? Evet ama bu arzu insan tarafından uydurulmamış ya da hüsnü kuruntu değil.Tanrı’nın insanın yüreğine koyduğu yerleşik bir özlemdir. “İnsanların yüreğine sonsuzluk kavramını koydu.” (Vaiz 3:11, Eski Antlaşma). Tanrı insanın içine Yaratıcısını bilme arzusu ve kapasitesi yerleştirdi.

İngiliz akademisyen ve yazar C.S. Lewis diyor ki, “Eğer içimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemeyeceği bir arzu bulursam, bunun en muhtemel açıklaması benim başka bir dünya için yaratılmış olmamdır. ” (1)

İnsanın içinde, zamanda hiçbir şeyin, dünyada hiçbir şeyin veya hiçbir yaratığın doyuramayacağı bir arzu vardır. Bu nedenle, zaman, dünya ve yaratıkların ötesinde bu arzuyu tatmin edebilecek bir şey olmalı. Bu şey insanların ‘Tanrı’ dediğidir. New York City’de Boston College ve King’s College’da felsefe profesörü olan Peter Kreeft, arzularımızı iki kategoriye ayırıyor: İçsel, doğal arzular ve yapay, dışsal olarak koşullandırılan arzular. Diyor ki,

‘Doğal olarak yiyecek, içecek, seks, uyku, bilgi, arkadaşlık ve güzellik gibi şeylere arzu duyarız; ve doğal olarak kıtlık, yalnızlık, cehalet ve çirkinlik gibi şeylerden kaçınırız. Spor arabalar, siyasal konum ve Süpermen gibi uçmak gibi şeyleri de arzularız (ama içten gelen bir arzuyla ya da doğal olarak değil). Doğal arzular, içten, doğamızdan kaynaklanırken, yapay arzular dışarıdan, toplumdan, reklam ya da romanlardan kaynaklanır…doğal arzular hepimizde vardır ama yapay arzular kişiden kişiye değişir. 

05 image4264 longing for god forgiveness meaning 45Yapay arzuların varlığı, illa da arzu edilen nesnelerin var olduğu anlamına gelmiyor. Bazıları var, bazıları yok. Spor arabalar var ama Kaf Dağı’nın Arkasındaki Ülke yok. Öte yandan, doğal arzuların nesnesi var. Keşfedilebilir her durumda arzulanan nesneler mevcuttur. Kimse, olmayan bir nesneye duyulan doğuştan gelen bir arzu vakası bulamamıştır.’ (2)

Tabii, ‘Tanrı’ya ihtiyacım yok. Anahtarlığım, spor arabalarım ve paramla oynamaktan çok mutluyum.’ Diyenler var. Ama öyleler mi gerçekten? Gerçekten mi? İnsanlık tarihinin neredeyse evrensel tanıklığı, büyük edebiyatında bizlere ne anlatmaktadır? Bu gibi uğraşlar hiçbir zaman en derin özlemlerimizi tatmin etmeyecektir? Ateist Jean-Paul Sartre bile şöyle demiştir, “…öyle bir zaman geliyor ki insan Shakespeare ve hatta Beethoven için bile, ‘Hepsi bu muydu?’ diye soruveriyor."

ABD’ye yaptığım ziyaretlerden birinde, Detroit’in şehir içinden geçen yolu yerine, dünyadaki en zengin bazı insanların malikanelerinin bulunduğu manzaralı, göl kıyısındaki yolu kullanmaya karar verdim. Ford Motor Şirketi’nin sahibi olan Ford ailesine ait evlerden birinden bir blok ötedeydim. Birden benzinim bitti. Devasa bir malikanenin önünde durana kadar arabayı kaydırdım. Aklıma gelen ilk düşünce şuydu, ‘Şehrin bu zengin mahallesinde benzini nereden bulacağım?’ Aklıma gelen ikinci düşünce şuydu, ‘Acaba bu malikanenin sahibi evinde kaç yatak odası olduğunu biliyor mu?’ Tam o sırada benim yaşlarımda üç genç adam, ellerinde şampanya bardakları olduğu halde ön kapıya geldiler. Arabamın kaputunun açık olduğunu görmüşlerdi, sorunun ne olduğunu merak ediyorlardı. “Problem değil. Yol servisini arayacağız, deponuzu doldurular ve biz hepsini öderiz. Gelin partiye katılın dediler.” Bu inanılmazdı! Onlar pahalı elbiseleri içinde, bense tişörtüm ve kot pantolonumlaydım.

06 image10870 wealth 45Beni o bölgede daha uzun süre kalmam için davet ettiler. Sonraki birkaç gün boyunca o gün partide tanıştığım bazı kişilerle zaman geçirdim. O sırada İsa’ya inanan birisi değildim ve yaşam tarzları beni oldukça büyülemişti. Onların içtikleri sigaraları içtim. Onların içtikleri içkileri içtim. Onların duydukları arzuları duydum. Şimdi geriye dönüp bu deneyime bakıyorum ve kendime bu hoş insanların nasıl olur da hayatı sanki sahip olunacak eşyalarla başlayıp bitiyormuş gibi yaşadıklarını soruyorum kendime. Ya da Jean-Paul Sartre’nin söylediği gibi, “Hepsi bu mu?”

C.S. Lewis’in söylediklerini daha geniş bir şekilde aktaralım:

‘Yaratıklar, tatmin edilemeyecek arzularla doğmazlar. Bebek açlık hisseder; bunun için yiyecek denen şey vardır. Ördek yavrusu yüzmek ister; bunun için su dediğimiz şey vardır. İnsanlar cinsel arzular duyarlar; bunun için seks dediğimiz şey vardır. Eğer içimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemeyeceği bir arzu bulursam, bunun en muhtemel açıklaması benim başka bir dünya için yaratılmış olmamdır. Eğer dünyasal zevklerimden hiçbiri bunu tatmin etmezse, bu, evrenin sahte olduğu anlamına gelmez. Muhtemelen dünyasal zevklerin bunu tatmin etmesi zaten hiç planlanmamıştır. Gerçeğini düşündürmek için sadece bu arzuları uyandırmaları tasarlanmıştır. Eğer bu böyleyse, diğer yandan, bu dünyadaki bereketleri asla hor görmemeye ya da minnettarlıktan uzak olmamaya dikkat etmeliyim ve sadece bir kopyası, ya da yankısı ya da yansıması oldukları şeymiş gibi olduklarını sanma yanılgısına düşmemeliyim. (3)

İnsanın Tanrı için duyduğu arzuyla yaratıldığının inkar edilmesinin iki biçimi vardır. Birincisi, insanlar şunu söyleyebilirler, “Şu anda tam olarak mutlu olmasam da, daha fazla param olsa mutlu olacağıma inanıyorum.” Bana inanın, maddi nesneler için yaşamak denenmiş bir şeydir ve kimseyi gerçekten, tam olarak tatmin etmemiştir. Tarih boyunca milyarlarca insan, hasretini çektikleri ele geçirilemeyeni çaresizce aramaya çalışmıştır. İşe yaramamıştır.